Tuesday, March 26, 2013

Cunda'da Kısırlaştırma- Neutering Campaign in Cunda






Cunda’da Kısırlaştırma

Bundan bir yıl önce Nesrin Citirik   aradı bizi. Haytap’ın Anadolu Turu için Cunda’daydılar ve hayatlarında görmedikleri kadar çok kedi vardı sokaklarda. Belediye oradaki iki Haytap gönüllüsü kadının  mücadelesi sonucunda kedi itlafindan vazgeçmişti ama kısırlaştırma da yapmıyordu. Küçücük Cunda adasında tahminen 500 civarında kedi vardı. SHKD ekibi baharda kısırlatırma için gelebilir mi buraya diye sordu. Biz de bu kampanyanın finansmanı için Hollanda’lı Actiezwerfhonden derneğine başvurduk. Daha önceki kısırlaştırma seferberliklerinin çoğunda olduğu gibi,  Cunda teklifimizi de geri çevirmediler ve tüm masrafları üstlenmeyi kabul ettiler.   Haytap gönüllüleri kedi ve köpekleri toplama konusunda tüm hayvanseverleri seferber ettiler, operasyon için yer hazırladılar.    SHKD ekibi, Vet Murat Bekhan, Vet teknikeri Omer Atış ve Hüseyin Başaran yola koyuldular.

21-22 Mart 2013 günleri Cunda’daydılar. Iki günde, 60 köpek 103 kedi  toplam 163 kısırlaştırma yapıldı.    Ilk gün,  Sabah 10 aksam 9, 11 saat, neredeyse su bile içmeden aralıksız çalıştılar.   Post operatif yer kısıtı nedeniyle bu  kadarla yetinmeye karar verdiler.  Operasyonlarda destek veren Ayvalık Belediyesi veteriner hekimi Seher Tuna’ya 25 kedi ve 25 köpeklik sarf malzemesi ve ameliyat aletleri bırakarak geri döndüler.

Yine başarılı bir kampanya daha tamamlandı. Haytap gönüllüleri ameliyat için yer ayarlamasa, kedi ve köpekleri toplamak için neredeyse tüm Cunda halkını seferber etmeseler, SHKD gönüllü ekibi canla başla çalışmasa, Actiezwerfhonden, kısırlaştırmanın yaygınlaştırılması için destek olmaya kararlı olmasa, Hollanda’daki bağışçıları Türkiye’deki sokak hayvanları   kısırlaştırılsın ki  artık öldürülmesinler diye gönül koymasa, bu gerçekleştirilemezdi.

Hepsine minnettarız.

Neutering Campaign in Cunda

Nesrin Citirik called us for help about one year ago. They were in Cunda Ayvalık for Haytap Anatolian Tour and found out that in Cunda there were more cats in the streets than they had ever seen anywhere. As a result of the struggle of two women who were also Haytap representatives,  Ayvalık Municipality had given up poisoning cats but since they weren’t   doing any neutering, the number of cats in the small island had boomed to reach about 500. She asked if SHKD team can go there in Spring for neutering. We immediately applied to Actiezwerfhonden for support. They accepted to sponsor all the expenditures as they had done for many of our neutering campaigns before.  Haytap representatives mobilized  people in the city for catching and provided a place for operations. SHKD team of Vet. Murat Bekhan, Vet technician Omer Atış and Huseyin Basaran set off for the campaign.

The team worked full time for two days, 21-22 March, 2013. They neutered 60 dogs and 103 cats. They worked from 10 AM  to 9 PM without giving a break. Because of the lack of post operative space they had to stop in the second day. They left Vet Seher Tuna from Ayvalık Municipality material and equipment for operation of 50 more animals which she promised to do.

Another successful campaign was competed this way. If Haytap representatives didn’t make the necessary preparations, if SHKD team was not so dedicated as to go to every call for help voluntarily,  if Actiezwerfhonden was not so  determined to give support to neutering efforts and if its donators in Holland didn’t want animals in Turkey to be neutered so that they won’t be killed,  this campaign wouldn’t have been realized.

We are grateful to all.





Monday, February 18, 2013

Yunus parkında işkence-Torture in Dophinarium
















Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’in söz verdiği halde kapatmadığı Aqua Club Dolphin Park’in ruhsatinin iptal edilmesi için bir imza ver.
Yunus ILYA ve deniz aslanına yapılan korkunç eziyet artık bitsin.

Sayın Kadir Topbaş,

Istanbul Bahçeşehir’de, Aqua Club Dolphin Park’daki tutsak yunus ILYA ve deniz aslani korkunç bir eziyet altında yaşam savaşı vermektedir.

Yunus ILYA, insan ve hayvan sağlığı için son derece zararlı asitli klor çözeltisi dolu bidonların hemen yanındaki küçük camlı havuzda tutulmaktadır. ILYA hapsedildiği bulanık su dolu havuzcukta, hayata küsmüş, yarı baygın bir biçimde öylece durmaktadır. Cam havuzun üzerindeki çatlaklardan  suyun sızması, bir plastik yama ile önlenmeye çalışılmıştır. Havuzun patlaması ve ILYA’nın cam kırıkları üzerinde susuz kalarak acı içinde ölmesi an meselesidir. Sadece gösteri saatlerinde orada bulunan personel, havuzdaki çatlakların yaratabileceği tehlike konusunda son derece umursamaz bir tavır içindedir. 

Yunuslar sosyal hayvanlardır ve aileleriyle birlikte yaşarlar. Vahşi ve özgür yaşamlarında günde ortalama 65-85 km yüzerler. Ilya’nin küçücük bir havuzda, tek başına hapsedilmiş olması korkunç bir zulümdür. Aynı şekilde, deniz aslanı da dar bir kafeste yapayalnızdır ve sadece gösteri sırasında dışarıya çıkarılmaktadır. Bu hayvanlara insanları eğlendirmek için “eğitilirken” de dayak dahil çeşitli işkenceler yapılmaktadır.

Hayvanlar insanların eğlencesi değildir. Her hayvanın türüne özgü koşullarda yaşama hakkı vardır.

Sayın Kadir Topbas,
Verdiğiniz sözü tutmanızı, Yunus ILYA ve deniz aslanına, Aqua Club Dophin Park’da yapılan akıl almaz işkenceye son verilmesi  için bu  bu tesisin  ruhsatını iptal etmenizi rica ediyorum. 

Saygılarımla,



Lutfen asagidaki linkteki imza kampanyasına katilin: 


http://www.change.org/tr/kampanyalar/istanbul-b%C3%BCy%C3%BCk%C5%9Fehir-belediye-ba%C5%9Fkan%C4%B1-kadir-topba%C5%9F-aqua-dolphin-yunus-park%C4%B1n%C4%B1n-ruhsat%C4%B1-iptal-edilmelidir


Please sign the petition for the licence given to Aqua Club Dophin Park to be canceled by Istanbul Mayor Mr Kadir Topbas who has promised to do so long ago and didn’t.
Please  help rescue Dophin ILYA and the sea lion who are under severe torture at the Aqua Club Dophin Park

Dear Mr. Topbaş,

The captive dolphin ILYA and sea lion are in dire straits and subject to a terrible torture at Aqua Club Dolphin Park in Istanbul.

Dolphin ILYA is kept in a small glass tank near barrels full of acidic chlorine solution which is very poisonous for human and animal health.  ILYA stays in the polluted water of the tank, half fainted and motionless having lost all life instincts. There are many cracks on the glass of the tank and the leakage of water is blocked by a temporary plastic patch.  The tank is about to explode any moment. When this happens ILYA will suffocate painfully on broken pieces of glass. The staff which is only there during show time is completely indifferent about this risk.
Dolphins are social animals that live with their families. They swim about 65-85 km every day in their wild and free life. It is a great torture to keep ILYA in such a small tank all alone. Likewise, the sea lion is also alone in a small cage. He is only allowed out during show. These animals are also subject to all kinds of torture including beating while they are “trained” to entertain people.

Animals are not for entertaining humans. They have the right to live a life appropriate for their species.

Dear Mr. Topbas,

Please do as you promised and cancel the license given to Aqua Club Dolphin Park immediately to end the torture the dolphin ILYA and sea lion are subject to.

Kind regards,


 Please sign the petition in the link below:

 http://www.change.org/tr/kampanyalar/istanbul-b%C3%BCy%C3%BCk%C5%9Fehir-belediye-ba%C5%9Fkan%C4%B1-kadir-topba%C5%9F-aqua-dolphin-yunus-park%C4%B1n%C4%B1n-ruhsat%C4%B1-iptal-edilmelidir



  

Tuesday, February 5, 2013












Yunus Parkında İşkence

Istanbul’daki “Acqua Club Dolphinarium” ile ilgili asagidaki maili aldık.   Pis bir suda, her an patlamaya hazır bir cam tankın içinde tutsak olan bir yunus ve deniz aslanından söz ediyor.  Hayvanları insanların eğlence metai olarak gören zihniyetin açık bir örneği bu. Dolphinariuma  giden herkes bu suça ortak oluyor.

Oysa hayvanları koruma yasası  vahşi hayvanların yaşama ortamlarından koparılmamasından, doğada serbestçe yaşayan hayvanların yakalanıp özgürlüklerinden yoksun bırakılmamasından bahsediyor. Hayvanların türüne özgü şartlarda bakılması, beslenmesi ve barındırılması esastır deniyor.

Bir tarafta kanun, diğer tarafta bunun tam zıttı bir uygulama.  Bu vurdumduymazlık, sorumsuzluğa kurban edilen zavallı hayvanlar.

“Acquaclub Dolphin Park” adlı dolphinariumu 12 Ocak 2013’de ziyaret ettik ve hapis yunus ve deniz aslanının tutuldugu korkunç kosullara bizzat şahit olduk.

Açik tribunun hemen yanindaki  insan ve hayvan için çok zehirli olan kostik klor deposunun yanında, camdan küçük bir tankta, kirli bir suyun icinde yarı baygın yüzmekte olan yunusu gördük. Yunusun icinde bulundugu tank her an patlamaya hazır. Bölümü çevreleyen cam panolarda bircok çatlak var ve köşesinde de suyu sadece bir plastik levhanın tuttuğu görülüyür. Cam kırıldığı anda yunusun kuru zeminde  cam parcaları üzerinde kalması ve korkunç kosullarda oölmesi an meselesi. Bu tesiste hiçbir bekci ya da personel yok ve  çalışanlar sadece show süresince orada bulunuyor. Personel, camın kırılma riskiyle ilgili uyarılarımızı ciddiye almadı ve catlakların bir sure daha idare etme ihtimali olduğunu soylediler ki biz ayni fikirde degiliz.

ILYA tankin icinde yapayalnız. Deniz aslanı da yapayalnız ve küçücük kafesinden sadece show zamanı çıkabiliyor.

Orada yapılan hayvanlara yönelik işkencenin son safhasidir.

Saygılar,

Mandy Charles”


Cruelity at Dolphinarium

We have received the mail below about the “Aqua Club Dophinarium” in Istanbul. It tells about a dolphin and a sea lion captive in a polluted water tank with glass panes about to burst any minute.  Everybody that visits this place is actually supporting this mentality that sees animals as entertainment objects for humans.

On the other hand Turkey’s animal protection law says that wild animals should not be separated from their habitats, animals that live freely in nature should not be caught and deprived of their freedom. It says that it is essential that all animals have the right to be kept and fed and sheltered in conditions characteristic for their species.

The law and practice are in complete contradiction. And animals are victim of   this insensitivity and irresponsibility.  


“Dolphin "ILYA" - in Istanbul is in dire straits - the dolphinarium is ready to burst! Online- Action

We visited the dolphinarium "Acquaclub-Dolphin-Park" in Istanbul on January 12th 2013 and found that a captive dolphin and a sea lion were living in the most horrible of conditions. 

Immediately next to the bleachers ere can of caustic chlorine, which is very poisonous for man and animal. A sole dolphin is lethargically swimming around in a small, polluted concrete-glass tank, which is about to burst any minute. There are several cracks in the glass panes of the enclosure and at one corner there is only a plastic sheet holding the water back. If the glass should crack, then the dolphin will be lying in the middle of glass pieces on dry land and could die under horrible conditions! There is no supervision or any personnel in this facility and the people that work in this dolphinarium are only present during show times. Our complaint about the danger of the bursting glass panes was not taken seriously by the personnel and replied that the cracks will probably hold out for a little while longer, which we are doubting very much, though.

"ILYA" is all alone in this tank!

The sea lion is also the only one there and is only allowed out of his tiny cage during show-time.

This is cruelty to animal at its utmost, which is happening there!

Regards

Mandy Charles”



Wednesday, January 23, 2013



Sokak Köpeklerine Ölüm Yasasına Hayır

 

Hükümetin hayvanları toplayıp yok  etmek için hazırladığı yasa tasarısına karşı mücadele eden hayvan korumacılara destek verin.

Türkiye’li hayvanseverler sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılanması yönünde mesafe alınması için yıllardır mücadele ediyorlar. Sokak hayvanı popülasyonunu kontrol  etmek için zehirleme ve diğer öldürme yöntemleri yerine kısırlaştırıp yerine bırakmanın giderek daha yaygın olarak uygulanmasında hayvanseverlerin çalışmaları sonunda artan farkındalığın payı önemlidir. Oysa hükümet, kısırlaştırıp aşılandıktan sonra yerine bırakmanın sokak hayvanı populasyonunu kontrol etmenin tek etkin ve insani yöntemi olduğunu bir türlü anlamamakta direnmektedir. Bu nedenle de, uygulamaya devam etmek yerine yine eski metod olan, yakalayıp zehirleme, ya da şehir dışına, ıssız yerlere atarak açlıktan öldürmeye dönmek istemektedir.

Türkiye’deki belediye barınakları köpeklerin açlıktan  telef olduğu, güneşin ya da karın altında dar kafeslerde tutulduğu,   eğitimsiz görevlilerden kötü muamele gördüğü ölüm kamplarıdır. Barınaklardaki korkunç koşullar yüzlerce fotografla kanıtlanmıştır. Birçok belediyenin veteriner hizmeti vermek için yeterli bütçesi, veteriner hekimi, yeterli elemanı, hayvanlara nasıl bakılacağına dair bir fikri dahi yoktur. Kanun tasarısındaki, hayvanların toplanıp koyulacağı söylenen “doğal parklar” bir kandırmacadır. Böyle parklar olmadığı gibi zaten binlerce hayvanının biraraya koyulması mümkün değildir. Gerçek plan köpeklerin uzak yerlere atılacağıdır. Geçmişte olduğu gibi, insanlara alışık, evcil, sosyalleşmiş, mahalle aralarında insana yakın yaşayan hayvanlar gece yarıları yerlerinden alınacak, zehirlenecek veya uzaklara atılacak ya da her ikisi birden yapılacaktır. Bu sürek avında en kolay yakalananlar yine insana en alışık olan, insanların baktığı, beslediği, mahallelinin benimsediği köpekler olacaktır. Yeni Hayırsızada cehennemleri yaratılacaktır.

Türkiye’nin vicdanlı insanları bunun binerce sokak köpeği için acımasız bir ölüm fermanı olduğunu biliyorlar. Bunun için Mart ayında büyük bir yürüyuş düzenleyecekler. Lütfen bu mücadeleye aşağıdaki kampanyaya imza vererek destek veriniz. Sokak köpeklerine yönelik ölüm yasasına hayır deyiniz.

 http://www.thepetitionsite.com/344/730/911/stop-the-death-sentence-against-community-dogs-in-turkey/#

Stop the death sentence against community dogs in Turkey 

Help Turkish animal protectionists stop the government death plan to remove, poison or starve community street dogs

For several years, animal protectionists in Turkey have made progress for street animals by successfully introducing humane alteration and rabies vaccination for street animals. Most communities have embraced the compassionate treatment of street animals, as a result of humane education and increasing awareness of the benefits of alteration and vaccination, instead of poisoning and other brutal methods of killing. But, the Turkish government has been slow to understand that spay/neuter and vaccination is the most effective and kindest way to control overpopulation. It has not provided adequate veterinary training or implemented basic anti-cruelty laws. Now, instead of continuing to progress, the government wants to return to the old brutal methods of capturing stray dogs, poisoning them, or starving them to death by shipping them to remote places where dogs cannot survive.

The local government “shelters” in Turkey are death camps where dogs are allowed to starve or suffer mistreatment by untrained staff. Evidence of the horrific conditions at municipal shelters has been well-documented by investigations. Most Turkish municipalities have no budget for veterinary services, have no trained staff, and have no plans for the actual care of animals. In reality, the government plan to deport street dogs to a “natural life park,” is a cruel hoax; in reality, there are no “natural life parks.” The real plan is that the government will dump the dogs in remote places where they will die. The real plan, as it has been done in the past, is that the street dogs who are comfortable with people – the most gentle, well-socialized, and trusting animals – will be taken by public workers and poisoned or dumped, or both. The friendliest dogs, who have experienced the kindness of local residents who feed them, and care for them as part of the community, will be the easiest targets of this cruel deception.

The kind people of Turkey who understand what this means – an unnecessary and cruel death sentence for hundreds of thousands of street dogs – will organize and march in protest.
Please help stand up for the protection of stray animals by petitioning against this misguided decision by the government.Stop the death sentence against community dogs in Turkey.

http://www.thepetitionsite.com/344/730/911/stop-the-death-sentence-against-community-dogs-in-turkey/#

Thursday, October 25, 2012



KURBAN’LA İMTİHAN

Kurban kadim bir gelenektir. 11000 yıl öncesine, tarım toplumunun başlangıcına dayanır. Insanoğlu önceleri tanrının,  yani toprak ananın her yıl, ürün vermek için önce kendisini feda ettiğine (sonbahar) sonra yeniden canlandığına (ilkbahar)  inanırdı. Bunu taklit etmek istediler. Böylece kralların da yedi yılda bir kendilerini  kurban etmesi geleneği başladı. Krallar vücutlarının parçalara ayrılıp toprağa gömülmesi için kendilerini feda ediyorlardı. Kurban  fedakarlıktı,  tanrılar gibi. Tarımda bolluk dönemleri olduğu gibi kıtlık dönemleri de oluyordu. Insanoğlu, kıtlığı   tanrıların öfkesine bağladı ve bu öfkeyi dindirmek için bakire genç kızlar kurban edilmeye başlandı. Daha sonraları bu rituel sadece kıtlık dönemlerinde değil, her yıl uygulanır oldu.  Tanrıların öfkelenmesini beklemek yerine, önceden tedbir almanın daha uygun olduğu düşünülmüş olmalı. Zamanla bakire kızlar yerine düşmandan alınan esirlerin kurban edilmesi uygulamasına geçildi.
Insan kurban edilmesi geleneği tek tanrılı dinlere kadar sürdü. Islam inancına göre, Allah,  Hz. Ibrahim’in kendi oğlunu kurban etmesi emrini uygulamaya niyetlendiği anda gökten bir koç indirdi ve böylece insan yerine hayvan kurban edilmeye başlandı.
Bu bayram yine yüzbinlerce hayvan kurban edilecek. Yine televizyonlarda ya da sokaklarda acemi kasaplar tarafından kesilmekten son anda kurtulup kaçan danalar,   kaçmasın diye ayağından asılmış, boynu kesilmeden bacakları kesilmis hayvanların görüntüleri ile karşılaşacağız. Yine Allah rızası için yapılan ibadetle, Allah’ın bu çaresiz kullarına yapılan eziyet birbirine karışacak.  Bayram katliama dönüşecek.
Keşke herkes vejeteryan olsa dileğimizi tekrarlasak da bunun bizimki kadar etsever bir toplumda daha uzun yıllar nafile bir istek olacak kalacağını biliyoruz.  Ama et, hayvana zulmetmeden de yenebilir. Canlı hayvanların, (örneğin Avusturalya’dan canlı hatta hamile olarak deniz yoluyla ithal edilen anguşlar gibi) milyonlarca mil uzaklardan korkunç koşullarda nakledilmesine, mezbahalarda ya da kurban kesim yerlerinde zulmedilerek öldürülmelerine itirazımız var.
Müslümanlar Allah’ın tüm kainatı insan için yaratmış olduğuna inanır. Bunun insanın omzuna ne kadar büyük bir sorumluluk yüklediğini hatırlamalarını diliyoruz.   Doğa, üzerindeki tüm canlılarla birlikte insana emanet edildiyse eğer, onu korumak ve zulmetmemek de inananların  boynunun borcu olmalıdır. Bayramın bütün canlılara merhamet günleri olmasını diliyoruz.

THE FEAST OF SACRIFICE


Sacrifice is an ancient tradition. It goes way back to the beginning of the agricultural society 11.000 years ago.  Mankind believed that God, the mother earth sacrificed herself to give life to nature every year and wanted to imitate her. That is how the ritual of kings sacrificing themselves every seven years began. Kings’ body was torn down to pieces to be buried in the earth. Sacrifice meant self devotion, it was mimicking of Gods. There were times of abundance as well as drought in agriculture. Men taught drought was a result of gods’ anger and decided to sacrifice young virgins to calm down gods’ fury. Later on this ritual was practiced not only in years of draught but every year as a measure to prevent gods’ anger. As time went by, sacrifice of slaves captured from the enemy replaced young virgins.
The ritual of  human sacrifice continued until the time of monotheistic religions. According to Islam, as Prophet Abraham was about to sacrifice his own son- as he saw in his dream God ordering him to do so-  God descended a sheep from the sky for him to sacrifice instead of his son. From then on Muslims began to sacrifice animals at the season of Hadj every year.
This year, at the feast of sacrifice, hundred thousands of animals will be sacrificed in Turkey like it happens every year.  We will again see on TV or witness in streets cows running away from being slaughtered at the last moment, sheep hang from one leg alive to prevent it from running away, anguses with feet cut before throat so that it doesn’t escape. Again the worship for God will be shadowed by torture done to God’s creatures. Eid will turn into massacre.
We  know that our wish for everybody to be vegetarian is not realistic for a foreseeable future for a society that loves to eat meat. But meat can be eaten without torturing animals. We    object to  live animals being transported for millions of miles (like Anguses imported from Australia and transported by ships to Turkey) in terrible conditions, we object to animals being slaughtered in torture in slaughter houses or areas allocated for animal sacrifice.
Muslims believe that God created universe for mankind. We want to remind that this puts a real big liability on his soldiers. Nature being entrusted to mankind,  means it is his responsibility to take care of it and not to torture any living soul. Let this feast be one of compassion for all living souls.


Sunday, September 30, 2012

Yüzbin Kere “Hayir”- A Thousand Times “No”







































Yüzbin kere “Hayır”  

Bugün önemli bir gündü. Türkiye’de 11 ayrı ilde yüzbinlerce kişi hayvanlar için yürüdü.  Sadece Istanbul’daki yürüyüşüne 10.000 kişi katıldı. Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde toplanan kalabalık üç saatte Taksim’e varabildi. Yürüyüşün tek bir örgütün önderliğinde olmayışı, birçok hayvan hakları derneğinin ve bireylerin kendi pankart ve sloganlarıyla katılmış olması güzeldi.  Her yaştan, cinsiyetten, meslekten binlerce kisi hayvanlara ölüm fermanı olan yasayı protesto ettiler.

Türkiye’de ilk defa  insanlar, hayvanlar için böyle büyük bir eylem gerçekleştirdiler. Ilk defa, güçlü bir sesle, “artık yeter” diye haykırdılar. Hayırsız Ada utancının yeniden yasanmasına izin vermeyeceklerini söylediler.
Artik kimseyi “dogal yaşam parkı”na götürüyoruz diye kandıramayacaklar. Rezil barınaklarınızda hayvanlara nasıl zulum ettiğinizi herkes biliyor.

Hayvanlarımızı vermeyeceğiz.

A Thousand times "No" 

Today was a big day.  In Turkey, thousands of people marched for animals in 11 cities of Turkey.  10.000 people attended the protest march in Istanbul. The big group which gathered by Beyoğlu Galatasaray Lisesi walked to Taksim in three hours. It was nice that the march was not leaded by one organization but many of them and single individuals joined with their own slogans and placards. Thousands of  people of various ages, genders and professions protested the law that is a death penalty for animals.
It is the first time that people in Turkey organize such a big demonstration for animals. It is the first time that they shouted, “Enough is enough” together with a strong voice. They declared that they will not let another Hayirsizada massacre to take place.

They can’t  deceive us any more by saying they are taking our animals to “natural life parks”. Everybody know how you torture animals in your horrible shelters.

We will not give our animals.  



Friday, September 21, 2012

Hayvanlar için ölüm Emri-Death Penalty for Animals




5199 Sayılı Hayvanları Koruma Yasasının bazı maddelerinde değişiklik öngören tasarı meclise gönderilmek üzere Basbakan tarafından imzalandı.  Buna göre, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra yerine bırakılması yöntemi artık terkedilecek ve bütün sokak hayvanları toplanıp barınaklarda hapsedildikten sonra, barınakların kapasitesi dolduğunda belediyeler tarafından işletilecek “doğal yaşam parkları” denilen alanlara bırakılacaklar.  

Yukarıdaki fotoğraflar çeşitli belediye barınaklarında çekilmiştir. Belediyelerin barınaktan ve hayvanlara bakmaktan ne anladığı bu fotoğraflardan açıkça anlaşılmaktadır. Hayvanları böyle “ölüm kamplarında” tutan bir zihniyetin, binlerce hayvana sözde “doğal yaşam parklarında” bakacaklarına inanmak mümkün değildir.   Bu parklarla  kastedilen, olsa olsa,  ya hayvanları uzak ormanlara atarak  ya da telle çevrilmis alanlara tıkıp, açlıktan ve birbirlerini parçalayarak öldürmektir.

5199 sayılı yasa sokak hayvanlarının toplanıp kısırlaştırıldıktan sonra alındıkları yere geri bırakılmasını öngörüyor ve şehir dışına atmayı yasaklıyordu. Pratikte, kısırlaştırma hızı çok yavaş ve etkin olmaktan uzak olmakla birlikte, hayvan koruma derneklerinin özverili çalışmaları sonucunda hayvanlara yönelik farkındalık ve tolerans konusunda oldukça önemli yol alındı. Bir süre daha sabredilse, sokak hayvani sayısı kisirlastir/yerine birak yontemi ile kontrol altina alinabilecekti. Turkiye gibi hayvanlarin evlerde sahiplenilmesi geleneginin yaygin olmadigi bir ülkede sokak hayvani populasyon kontrolunun tek insani yolu buydu.

Şimdi bu kanun değişikliği ile birlikte yeniden sil baştan yıllar öncesine geri dönüyoruz.  Yİne hayvanlar oradan oraya atılarak acılı ve yavaş bir ölüme mahkum edilecekler. Ama bu yöntemlerle sokak hayvanı sayısında bir azalma olmayacak. Zulum ve katliam devam edecek.

  Ama bu sefer direnecegiz. Önce yasanın çıkmaması için,  sonra da hayvanları  ölüm timlerine vermemek için,  mahalle mahalle, sokak sokak.

Lutfen, bu kanun değişikliği önerisinin geri çekilmesi için aşağıdaki adreslere dilekcelerinizi gönderin. Tasarı ile ilgili ayrıntılı bilgi için: www.haytap.org



Turkish Government is preparing to make an amendment to the present Animal Protection Law which dictated that all stray animals be neutered and released back to their territory. The cruel amendment which is signed by the PM Erdogan and submitted to the parliament for approval, abandons neuter and return and states that all stray animals will be collected by municipalities to be neutered and kept in shelters until the shelters are too crowded then to be   released to “natural life parks”   

The pictures above are from different municipality shelters in Turkey.  We don’t believe the mentality which keeps animals in such “death camps” will be able to look after thousands of animals in what they call “natural life parks.”  The  way municipalities handle dogs for years is a clear proof that  what they call natural parks will turn into dump areas where dogs will either starve to death or kill each other because of starvation.

The animal protection law which was issued in 2004 obliged municipalities to neuter  and return stray animals to their territories and clearly forbid release of animals out of the city.  This was the only way for humane population control in a country where adoption of animals is not customary.  Although the implementation of neuter and return was far from being efficient and satisfactory still it was a progress compared to the practice of poisoning that was the practice before the law.  Furthermore, with the help of campaigns of animal protection organizations  there was an increase in  awareness about stray animals and  in tolerance towards them.  

With the issuance of the latest amendment, we are back in square one. The animals which found a territory   in streets and parks will be collected to be dumped in isolated areas or locked up in terrible shelters.     Days of massacre of innocent souls is about to begin.

Please help to make this terrible law be cancelled. Make your protest be heard by the Turkish government by writing to the Ministry of Forests, Prime Ministry and the parliament commission for environment in the mail addresses below:

   

die türkische Regierung bereitet gerade eine Änderung des aktuellen Tierschutzgesetzes vor. Laut Gesetz müssen derzeit alle herrenlosen Tiere kastriert und dann wieder zurück in ihr Revier gebracht werden. In der geplanten Änderung, die vom türkischen Premierminister Erdogan bereits unterschrieben und beim türkischen Parlament zur Zustimmung eingereicht wurde, spricht man sich gegen die Kastration und das Zurückbringen der Tiere in ihre gewohnte Umgebung aus. Stattdessen sollen die Tiere von den Gemeinden eingefangen, kastriert und dann in Tierheime gebracht werden. Wenn diese überfüllt sind, sollen die Tiere in so genannte Naturparks gebracht werden, die vom Ministerium für Land- und Forstwirtschaft zugewiesen und von den Gemeinden verwaltet werden.

Die unten angefügten Bilder zeigen verschiedene Tierheime der Gemeinden. Wir glauben nicht, dass Menschen, die Tiere in solchen Todeslagern halten, in der Lage sind, sich in diesen so genannten Naturparks um Tausende von Tieren zu kümmern. Die Art und Weise mit der Gemeinden in den vergangenen Jahren mit Hunden umgegangen ist beweist, dass das, was Naturparks genannt wird, am Ende Abstellplätze für Tiere sein werden, die dort entweder verhungern oder sich aufgrund ihres Hungers gegenseitig umbringen.

Das Tierschutzgesetz, das im Jahre 2004 erlassen wurde, verpflichtet die Gemeinden zur Kastration und dazu, die Tiere wieder zurück in ihre heimischen Gebiete zu bringen. Das Gesetz verbietet eindeutig, dass die Tiere außerhalb der Stadt freigelassen werden. In der Praxis sah es so aus, dass die Kastration der herrenlosen Tiere nur langsam und uneffizient erfolgte und dass die meisten der Tiere nach der Kastration nicht in ihre Reviere zurückgebracht, sondern stattdessen außerhalb der Städte in Wäldern oder an  Fernverkehrsstraßen ausgesetzt wurden. Nur wenige wurden tatsächlich zurück in die ihnen gewohnte Umgebung gebracht. Nichtsdestotrotz gelang es mit Hilfe von Kampagnen und Tierschutzorganisationen, das Bewusstsein der Menschen in puncto herrenlose Tiere zu ändern und die Toleranz ihnen gegenüber zu erhöhen.

Mit dem Wissen um die geplante Änderung des Tierschutzgesetzes stehen wir nun wieder ganz am Anfang unserer Bemühungen. Tiere, die an Straßen und in Parks ein Revier gefunden haben, werden eingefangen, um anschließend in abgelegenen Gegenden ausgesetzt oder in furchtbaren Heimen weggesperrt zu werden. Die winzige Hoffnung auf eine menschliche Lösung des Streunerproblems ist nun zerstört. Eine Zeit des  Abschlachtens unschuldiger Seelen ist kurz davor zu beginnen.              

Bitte helft dabei, dieses Todesurteil für alle Streuner zu verhindern, bevor es vom Parlament bewilligt wird! Sorgt dafür, dass euer Protest bei der türkischen Regierung Gehör findet, in dem ihr eine E-Mail an das Ministerium für Land- und Forstwirtschaft, an das Amt des Premierministers und  die parlamentarische Umweltkommission sendet. Eine vorgefertigte E-Mail in englischer und türkischer Sprache mit allen Adressen findet ihr unter diesem Text.    

    veyseleroglu@gmail.combimer@basbakanlik.gov.trcevrekom@tbmm.gov.trbimer1@basbakanlik.gov.trozelkalem@cob.gov.trozelkalem@icisleri.gov.tr       ozelkalem@baskabakanlik.gov.tr  

  






Sunday, July 29, 2012

Fethiye'de Bireysel Insiyatif- Individual Initiative in Fethiye


FETHIYE’DE BİREYSEL İNSİYATİF
Fethiye’de iki kişi, bir resim öğretmeni ve bir köpek eğitmeni,  Nurdan Karakaş, Erol Akyıldız biraraya geldiler;  sokaktaki hayvanlar için mama ve su kabı boyama projesi başlattılar.  Yıllardır Fethiye’de sokak hayvanları rehabilitasyonu için uğraş veren Perihan Agnelli  de onlara destek verdi. Çocuklar yoğurt kaplarını sokak hayvanları için rengarenk boyadılar. Hep birlikte Fethiye Hayvan Barınağı ziyaret edildi. Katılımcılara SHKD eğitim kitapçığı dağıtıldı.
Fethiye,  Belediye Başkanı Behçet Saatçi’nin ileri görüşlülüğü ve Perihan Agnelli’nin sistemli çalışması ile sokak hayvanı sorununu  çözmüş Türkiye’deki tek il.   Orada artık sokak hayvanı sorunu yok, sorumlu hayvan sahipliği sorunu var. Türkiye’nin onlarca yıl ilerisindeler.
Erol Akyıldız, mücadele bayrağını Perihan Agnelli’den devralan bir genç.  Kendi insiyatifi ile  SHKD eğitim projesini Fethiye’de  hayata geçirdi.   
Diğer illerden de boyle haberler alsak, bir başka ilde bir resim öğretmeni sokaktaki hayvanlar için su kabı boyama projesi başlatsa, bir genç bizi arasa, okullarda sokak hayvanlarını anlatmak istiyorum, bana kitap gönderir misiniz dese. Bu ülkedeki insanlar sokaktaki hayvanların da kendileri gibi canlı  varlıklar olduğunun farkına varsa.
AN INDIVIDUAL INITIATIVE IN FETHIYE
An art teacher and  a dog trainer, Nurdan Karakaş and Erol Akyildiz came together to start a  project: Painting food and water cups for stray animals.  Perihan Agnelli who has been working for the rehabilitation of stray animals in Fethiye for years  lent them a hand. The children painted yogurt cups for animals. All together they visited the animal shelter in Fethiye. All the students were distributed SHKD education booklets.
Fetiye is the only city in Turkey that has solved stray animal problem thanks to the foresightedness of Fethiye mayor Behcet Saatçi and  determined work of Perihan Agnelli. There is no stray animal problem in Fethiye any more.  Now they struggle to launch responsible ownership. They are way forward Turkey for tens of years.
Erol Akyildiz is a young man who has taken the flag from Perihan Agnelli.  He has launched the SHKD education project in Fethiye this year.
How great it would be if we can hear similar stories from other cities. What if an art teacher from another city launch a project for painting water cups for stray animals, what if a young man from another city call us one day saying he wants to give lectures to students about stray dogs and ask us to send him some booklets. What if more people in this country start to realize that animals in streets are living souls just like themselves.