Monday, November 8, 2010


KURBAN GELENEĞİ

Kurban geleneği insanlık tarihi kadar eskidir. Toprağa yerleşip tarımla uğraşmaya başlayan insanoğlu, tanrının, yani toprak ananın, her mevsim kendisini feda ederek toprağa gömdüğüne ve sonra çeşitli ürünler vererek yeniden canlandığına inanır ve bundan dolayı tanrıya şükran duyardı. Kurban geleneği bu şükran duygusunun bir tezahürü olarak ortaya çıktı ve önceleri hükümdarların kurban edilmesi şeklinde uygulandı. Yedi yılda bir, adeta tanrıyı taklit ederek, kendilerini tanrı için feda eden hükümdarların vücütları parçalandıktan sonra ayrı yerlere gömülüyordu.

Tarım toplumlarında iklim koşullarına bağlı olarak bolluk dönemleri olduğu gibi kıtlık dönemleri de oluyordu. Insanlar zorlu kıtlık yıllarını tanrıların öfkesine bağladılar. Tanrılarla ilişkide olan bilge kişiler, bu öfkeyi dindirmek için toplumdan birilerinin daha feda edilmesi gerektiğine karar verdiler ve toplumun bakire genç kızları kurban etmesi geleneği böylece başladı. Ilk başlarda tanrıların öfkesini dindirmeyi amaçlayan kurban daha sonra bir ön tedbir haline dönüştü ve tanrılara şükran duygusunun bir ifadesi olarak rutin bir uygulama haline geldi ve zamanla bakire kızların kurban edilmesinden de vazgeçilerek düşman komşulardan alınan esirlerin kurban edilmesi uygulamasına dönüldü.

Tek tanrılı dinlere kadar süren insan kurban edilmesi uygulaması, inanışa göre, Tanrı’nın İbrahim adlı kulunun kendi oğlunu kurban etmeye niyetlenmesi üzerine gökyüzünden bir koç indirmesi ile birlikte sona erdi ve yerini hayvan kurban edilmesi geleneğine bıraktı.

Tarım toplumunun başlangıcının MO 9000’ler olduğunu düşünürsek, kurban geleneğinin geçmişi 11000 yıldan fazladır. Bu kadar kadim bir geleneğin değişmesinin ne kadar zor olduğu ortadadır. Ama en azından hayvanlara zulmetmeden yerine getirilmesi istenebilir. Nihayet, Allah rızası için yapılan bir ibadetin, Allah’ın bu dilsiz kullarına işkence etmeden yerine getirilmesi gerekir. Allah’ın tüm kainatı insan için yaratmış olduğuna inanan müslümanların, bunun hayvanların da kendilerine emanet olduğu anlamına geldiğini, dolayısıyla insanın omzuna çok büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkına varmalarını dileriz.

THE TRADITION OF SACRIFICE

The tradition of sacrifice is as old as the history of human kind. When mankind started to cultivate land, they believed that God, mother earth, sacrificed herself to give humankind food to eat and for this she tore herself to pieces every year to be buried under ground for rebirth again in spring. That is how the rebirth of god has been celebrated throughout history in spring in every tradition. Mankind decided to practice sacrifice to mimic god and to show his gratitude to him. The first practice was the sacrifice of kings. The body of king was torn into pieces and scattered on the earth similar to what God was believed to do every year for the welfare of mankind.

As the agricultural production depended on climate conditions, years of draught was followed by years of good harvest. Men thought that draught was a result of gods’ anger and decided to sacrifice members of the community to calm down the gods. First young virgins of the community were sacrificed. This practice later became a routine so as to express gratitude of the community to gods for their generosity. Later the sacrifice of young virgins was given up and slaves taken captive from the enemy for that purpose were sacrificed instead.

Sacrifice of human beings continued until, according to the belief, God brought down from heaven a lamp to prevent Abraham from sacrificing his son for him. From then on animals began to be sacrificed for God.

The tradition of sacrifice has a very ancient history, most probably of 11000 years, if we take the beginning of agriculture as the start of the practice. This shows how difficult it is to change this old tradition. But still it can be practiced without torturing animals. A religious practice which is done supposedly for the will of God should not result in cruelty towards God’s creatures. We hope that Muslums who believe that God created the universe and all creatures for man, the caliph of God, should realize how great a responsibility this is and that it is man’s duty not to harm God’s creatures entrusted to him by God to take care of.