Friday, September 27, 2013

BEYKOZ'DA YENIDEN KATLİAM - MASSACRE IN BEYKOZ AGAIN




BEYKOZ'DA KATLİAM 

2008 yılında Beykoz Belediyesi barınaktaki yüzlerce köpeği ormanlara atarak büyük bir katliam yapmıştı.- Konuyla ilgili fotoğraf ve bilgiler 2008 yılı blog kayıtlarında görülebilir- Daha sonra belediye başkanı değişti. Yeni Başkan Yücel Çelikbilek, “Hayvanlar çaresizdir, Allah’ın bize emanetidir” diye işe başladı. Biz de ona güvenmiştik.

Şimdi seçimler yaklaşırken birdenbire Beykoz ilçesindeki kısırlaştırılmış, aşılı, evcil, insanlar tarafından bakılan köpekler toplu halde yok olmaya başladı. Temizliğe Anadolu Hisarında Spor Akademisinin karşısındaki köpeklerle başladılar. Uzun süredir orada yaşayan kimisi çok genç, kimisi çok yaşlı, Peri, Nazlı, Bodur tam 21 tane köpek yok oldu. Derken Kanlıca’dakiler yok oldu, sonra Çubuklu, Beykoz Merkez, Kavacık ve son olarak Kaymak Donduran’ın köpekleri yok oldu.

 Şehrin dışında, otoban kenarında, ürkek, şaşkın, aç, susuzdular.  Önümüz kış. Atıldıkları yerde yiyecek bulmaları mümkün değil. Yavaş ve korkunç bir ölüm onları bekliyor.

Herhalde sokak hayvanı sorununu bu yöntemlerle  öteleyen başka bir ülke yoktur. Görünüşte kısırlaştırma yapmak için kadro istihdam et, ya da taşeron şirketler kurdurup işi onlara ihale et, sonra kısırlaştırdığın köpekleri ormana atarak açlıktan ölüme terket.  

Başkan Yücel Çelikbilek,” Hayvanlar bize Allah’ın emanetidir” dediği zaman samimi olduğuna inanmıştık. Inançlı bir insandı. Allah’ın tüm kainatı insan için yarattığına iman ediyorsa,    bunun insanın sırtına tüm canlıları koruma sorumluluğu da yüklediğine  inanıyor olmalı diye düşündük.   Tüm mahlukatın Allah’ın ayet-i kerimesi olduğuna ve insana zimmetlenmiş olduğuna inandığını  varsaymıştık.  Yanılmışız.

1910 Hayırsızada katliamını  defalarca yeniden yaşıyoruz. 1910’da Hayırsızada’ya atılan 80.000 civarındaki köpeğin  hepsi  açlıktan birbirini parçalayarak öldü. Istanbul halkı daha sonra patlayan Balkan harbini bu köpeklere yapılan zulmün getirdiği bir felaket olarak yorumladı. Ama hayvan katliamları hep devam etti, hala da devam ediyor. 

 Bir gün bu şehrin vicdanlı insanları, susmanın suc ortaklığı olduğunu anlayacak ve seslerini duyuracaklar. Bunun çok uzak olmadığını umuyoruz.
 
MASSACRE IN BEYKOZ
In 2008, Beykoz Municipality carried out a big dog massacre by dumping all of around 1000 dogs at the shelter in the forest. – pictures and information about this catastrophe are in 2008 entries of this blog-. Then a new mayor, Yücel Çelikbilek was elected and  gave us his word saying, “Animals are weak creatures, they are entrusted on us by God,  it is our duty to look after and protect them.”  We trusted his word.  
Now as the elections are approaching, the neutered, vaccinated, human friendly dogs that are looked after by inhabitants are disappearing. They started “cleansing” with dogs that lived across the Sport Academy in Anadolu Hisari. Dogs who lived there for a long time, some very old, some young, Peri, Nazi, Bodur… 21 dogs disappeared from the area. Then dogs in Kanlica disappeared, then those in Cubuklu, Beykoz Center, Kacavık, Kaymak Donduran disappeared.
They were dumped in forests and by highways, far away from the city. They are now shocked in fear, hungry and thirsty, far away from their territory, their home.  Winter is coming. There is no chance for them to find any food in where they are dumped.  A slow and terrible death is inevitable.
Perhaps there is no other country which deals with the stray dog problem in the worst and despicable way possible like Turkey.  Employ manpower to do neutering or give the neutering duty to a subcontractor established for that purpose, so act as if you are doing neuter and return, then dump dogs that are neutered out of the city to die there  a terrible slow death.
We believed him when Mayor Yucel Celikbilek said “ Animals are entrusted on us by God”.  He is  a religious man. We thought that since he had faith that God created all universe for men, he should  believe that this puts the responsibility of  protecting  all universe on men’s shoulder.  We were wrong.
The massacre in Hayirsizada in 1910 is not a historical incidence, it has been repeated since then over and over again. In 1910, all of about 80.000 animals in Istanbul,  dumped in the isolated island of Hayirsizada died by killing each other from hunger. The inhabitants of Istanbul believed that the Balkan War that fallowed was a catastrophe that was a result of this cruelty done to animals. But the animal massacre has continued ever since, and is still continuing now.
This massacre will continue until the sentient people of this city understand that keeping silent is to comply with the crime and   raise their voices for these innocent souls. We hope this day is not very far.
  
 
 
 
 
 


Thursday, September 5, 2013

Luuk Adında Bir Köpek-A Dog Named Luuk




Fotoğraftaki köpek belediyeler tarafından şehir dışına atılan binlerce köpekten biri. Açlık ve susuzluktan bir süre sonra bu hale geliyorlar. Onu belediyelerin köpekleri attıkları alanlardan birinde bulduk. Dermansız yerde yatıyordu. Dev bir kangaldı, tüyleri tamamen dökülmüş, kemikleri dışarı fırlamıştı. Aldık, SHKD barınağına getirdik, tedaviye başladık. Adını Luuk koyduk.

Mahalleden bir kişinin telefonla belediyeyi araması ile başlıyor bu korkunç yolculuk. Ekipler geliyor, köpeği alıyor.  Kısırlaştırıyor ya da kısırlaştırmıyor, şehir dışına, ormana, otobana artık hangisi ekiplerin kolayına gelirse atılıyor. Korku, panik, geri dönme çabası. Otobanda bir araba çarparsa bu ıstırap  bitiyor. Yoksa devam ediyor, açlık, susuzluk, perişanlık,  hastalık.  Katliamın en korkuncu yaşanıyor.  Uzatmalı bir ölüm yolculuğu.  Kimsenin umurunda değil.  Belediyeye telefonu açan kişi merak etmiyor mahalledeki köpeğin nereye götürüldüğünü. Belediye ekipleri umursamıyor ormana attıkları köpeğin başına neler gelebileceğini. Herkes işine geri dönüyor. Hiçbir şey olmamış gibi hayat devam ediyor. 
 
A Dog Named Luuk

The dog in the picture is one of the thousands that are dumped out of the city by municipalities. They turned out to be like this from hunger and thirst. We found this, whom we named Luuk, in one of the dump areas of municipalities. He was lying still like dead.  He was a huge Kangal, all his fur lost, his bones protruding out. We took him to SHKD shelter and started treatment. 

This horrible journey starts with one person in the neighborhood calling the municipality. The teams come and take the animal. He is either neutered and sometimes not and dumped out of the city, in forests, highways, whichever is easier for the teams to reach. Fear, panic, natural instinct to go back home. This horror ends if a car or truck hits him on the highway. Otherwise it continues with hunger, thirst, misery, disease. This is the worst form of massacre. It is a prolonged death. Nobody cares. The person who has called up the municipality asking for the dog to be taken from his neighborhood is not curious about where the dog is taken. The municipality teams don’t bother about the dog they dumped in a place where he doesn’t have any chance to find food or water. Everybody is back to his work. Life goes on like nothing has happened.