Thursday, October 25, 2012



KURBAN’LA İMTİHAN

Kurban kadim bir gelenektir. 11000 yıl öncesine, tarım toplumunun başlangıcına dayanır. Insanoğlu önceleri tanrının,  yani toprak ananın her yıl, ürün vermek için önce kendisini feda ettiğine (sonbahar) sonra yeniden canlandığına (ilkbahar)  inanırdı. Bunu taklit etmek istediler. Böylece kralların da yedi yılda bir kendilerini  kurban etmesi geleneği başladı. Krallar vücutlarının parçalara ayrılıp toprağa gömülmesi için kendilerini feda ediyorlardı. Kurban  fedakarlıktı,  tanrılar gibi. Tarımda bolluk dönemleri olduğu gibi kıtlık dönemleri de oluyordu. Insanoğlu, kıtlığı   tanrıların öfkesine bağladı ve bu öfkeyi dindirmek için bakire genç kızlar kurban edilmeye başlandı. Daha sonraları bu rituel sadece kıtlık dönemlerinde değil, her yıl uygulanır oldu.  Tanrıların öfkelenmesini beklemek yerine, önceden tedbir almanın daha uygun olduğu düşünülmüş olmalı. Zamanla bakire kızlar yerine düşmandan alınan esirlerin kurban edilmesi uygulamasına geçildi.
Insan kurban edilmesi geleneği tek tanrılı dinlere kadar sürdü. Islam inancına göre, Allah,  Hz. Ibrahim’in kendi oğlunu kurban etmesi emrini uygulamaya niyetlendiği anda gökten bir koç indirdi ve böylece insan yerine hayvan kurban edilmeye başlandı.
Bu bayram yine yüzbinlerce hayvan kurban edilecek. Yine televizyonlarda ya da sokaklarda acemi kasaplar tarafından kesilmekten son anda kurtulup kaçan danalar,   kaçmasın diye ayağından asılmış, boynu kesilmeden bacakları kesilmis hayvanların görüntüleri ile karşılaşacağız. Yine Allah rızası için yapılan ibadetle, Allah’ın bu çaresiz kullarına yapılan eziyet birbirine karışacak.  Bayram katliama dönüşecek.
Keşke herkes vejeteryan olsa dileğimizi tekrarlasak da bunun bizimki kadar etsever bir toplumda daha uzun yıllar nafile bir istek olacak kalacağını biliyoruz.  Ama et, hayvana zulmetmeden de yenebilir. Canlı hayvanların, (örneğin Avusturalya’dan canlı hatta hamile olarak deniz yoluyla ithal edilen anguşlar gibi) milyonlarca mil uzaklardan korkunç koşullarda nakledilmesine, mezbahalarda ya da kurban kesim yerlerinde zulmedilerek öldürülmelerine itirazımız var.
Müslümanlar Allah’ın tüm kainatı insan için yaratmış olduğuna inanır. Bunun insanın omzuna ne kadar büyük bir sorumluluk yüklediğini hatırlamalarını diliyoruz.   Doğa, üzerindeki tüm canlılarla birlikte insana emanet edildiyse eğer, onu korumak ve zulmetmemek de inananların  boynunun borcu olmalıdır. Bayramın bütün canlılara merhamet günleri olmasını diliyoruz.

THE FEAST OF SACRIFICE


Sacrifice is an ancient tradition. It goes way back to the beginning of the agricultural society 11.000 years ago.  Mankind believed that God, the mother earth sacrificed herself to give life to nature every year and wanted to imitate her. That is how the ritual of kings sacrificing themselves every seven years began. Kings’ body was torn down to pieces to be buried in the earth. Sacrifice meant self devotion, it was mimicking of Gods. There were times of abundance as well as drought in agriculture. Men taught drought was a result of gods’ anger and decided to sacrifice young virgins to calm down gods’ fury. Later on this ritual was practiced not only in years of draught but every year as a measure to prevent gods’ anger. As time went by, sacrifice of slaves captured from the enemy replaced young virgins.
The ritual of  human sacrifice continued until the time of monotheistic religions. According to Islam, as Prophet Abraham was about to sacrifice his own son- as he saw in his dream God ordering him to do so-  God descended a sheep from the sky for him to sacrifice instead of his son. From then on Muslims began to sacrifice animals at the season of Hadj every year.
This year, at the feast of sacrifice, hundred thousands of animals will be sacrificed in Turkey like it happens every year.  We will again see on TV or witness in streets cows running away from being slaughtered at the last moment, sheep hang from one leg alive to prevent it from running away, anguses with feet cut before throat so that it doesn’t escape. Again the worship for God will be shadowed by torture done to God’s creatures. Eid will turn into massacre.
We  know that our wish for everybody to be vegetarian is not realistic for a foreseeable future for a society that loves to eat meat. But meat can be eaten without torturing animals. We    object to  live animals being transported for millions of miles (like Anguses imported from Australia and transported by ships to Turkey) in terrible conditions, we object to animals being slaughtered in torture in slaughter houses or areas allocated for animal sacrifice.
Muslims believe that God created universe for mankind. We want to remind that this puts a real big liability on his soldiers. Nature being entrusted to mankind,  means it is his responsibility to take care of it and not to torture any living soul. Let this feast be one of compassion for all living souls.


Sunday, September 30, 2012

Yüzbin Kere “Hayir”- A Thousand Times “No”







































Yüzbin kere “Hayır”  

Bugün önemli bir gündü. Türkiye’de 11 ayrı ilde yüzbinlerce kişi hayvanlar için yürüdü.  Sadece Istanbul’daki yürüyüşüne 10.000 kişi katıldı. Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde toplanan kalabalık üç saatte Taksim’e varabildi. Yürüyüşün tek bir örgütün önderliğinde olmayışı, birçok hayvan hakları derneğinin ve bireylerin kendi pankart ve sloganlarıyla katılmış olması güzeldi.  Her yaştan, cinsiyetten, meslekten binlerce kisi hayvanlara ölüm fermanı olan yasayı protesto ettiler.

Türkiye’de ilk defa  insanlar, hayvanlar için böyle büyük bir eylem gerçekleştirdiler. Ilk defa, güçlü bir sesle, “artık yeter” diye haykırdılar. Hayırsız Ada utancının yeniden yasanmasına izin vermeyeceklerini söylediler.
Artik kimseyi “dogal yaşam parkı”na götürüyoruz diye kandıramayacaklar. Rezil barınaklarınızda hayvanlara nasıl zulum ettiğinizi herkes biliyor.

Hayvanlarımızı vermeyeceğiz.

A Thousand times "No" 

Today was a big day.  In Turkey, thousands of people marched for animals in 11 cities of Turkey.  10.000 people attended the protest march in Istanbul. The big group which gathered by Beyoğlu Galatasaray Lisesi walked to Taksim in three hours. It was nice that the march was not leaded by one organization but many of them and single individuals joined with their own slogans and placards. Thousands of  people of various ages, genders and professions protested the law that is a death penalty for animals.
It is the first time that people in Turkey organize such a big demonstration for animals. It is the first time that they shouted, “Enough is enough” together with a strong voice. They declared that they will not let another Hayirsizada massacre to take place.

They can’t  deceive us any more by saying they are taking our animals to “natural life parks”. Everybody know how you torture animals in your horrible shelters.

We will not give our animals.  



Friday, September 21, 2012

Hayvanlar için ölüm Emri-Death Penalty for Animals




5199 Sayılı Hayvanları Koruma Yasasının bazı maddelerinde değişiklik öngören tasarı meclise gönderilmek üzere Basbakan tarafından imzalandı.  Buna göre, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra yerine bırakılması yöntemi artık terkedilecek ve bütün sokak hayvanları toplanıp barınaklarda hapsedildikten sonra, barınakların kapasitesi dolduğunda belediyeler tarafından işletilecek “doğal yaşam parkları” denilen alanlara bırakılacaklar.  

Yukarıdaki fotoğraflar çeşitli belediye barınaklarında çekilmiştir. Belediyelerin barınaktan ve hayvanlara bakmaktan ne anladığı bu fotoğraflardan açıkça anlaşılmaktadır. Hayvanları böyle “ölüm kamplarında” tutan bir zihniyetin, binlerce hayvana sözde “doğal yaşam parklarında” bakacaklarına inanmak mümkün değildir.   Bu parklarla  kastedilen, olsa olsa,  ya hayvanları uzak ormanlara atarak  ya da telle çevrilmis alanlara tıkıp, açlıktan ve birbirlerini parçalayarak öldürmektir.

5199 sayılı yasa sokak hayvanlarının toplanıp kısırlaştırıldıktan sonra alındıkları yere geri bırakılmasını öngörüyor ve şehir dışına atmayı yasaklıyordu. Pratikte, kısırlaştırma hızı çok yavaş ve etkin olmaktan uzak olmakla birlikte, hayvan koruma derneklerinin özverili çalışmaları sonucunda hayvanlara yönelik farkındalık ve tolerans konusunda oldukça önemli yol alındı. Bir süre daha sabredilse, sokak hayvani sayısı kisirlastir/yerine birak yontemi ile kontrol altina alinabilecekti. Turkiye gibi hayvanlarin evlerde sahiplenilmesi geleneginin yaygin olmadigi bir ülkede sokak hayvani populasyon kontrolunun tek insani yolu buydu.

Şimdi bu kanun değişikliği ile birlikte yeniden sil baştan yıllar öncesine geri dönüyoruz.  Yİne hayvanlar oradan oraya atılarak acılı ve yavaş bir ölüme mahkum edilecekler. Ama bu yöntemlerle sokak hayvanı sayısında bir azalma olmayacak. Zulum ve katliam devam edecek.

  Ama bu sefer direnecegiz. Önce yasanın çıkmaması için,  sonra da hayvanları  ölüm timlerine vermemek için,  mahalle mahalle, sokak sokak.

Lutfen, bu kanun değişikliği önerisinin geri çekilmesi için aşağıdaki adreslere dilekcelerinizi gönderin. Tasarı ile ilgili ayrıntılı bilgi için: www.haytap.org



Turkish Government is preparing to make an amendment to the present Animal Protection Law which dictated that all stray animals be neutered and released back to their territory. The cruel amendment which is signed by the PM Erdogan and submitted to the parliament for approval, abandons neuter and return and states that all stray animals will be collected by municipalities to be neutered and kept in shelters until the shelters are too crowded then to be   released to “natural life parks”   

The pictures above are from different municipality shelters in Turkey.  We don’t believe the mentality which keeps animals in such “death camps” will be able to look after thousands of animals in what they call “natural life parks.”  The  way municipalities handle dogs for years is a clear proof that  what they call natural parks will turn into dump areas where dogs will either starve to death or kill each other because of starvation.

The animal protection law which was issued in 2004 obliged municipalities to neuter  and return stray animals to their territories and clearly forbid release of animals out of the city.  This was the only way for humane population control in a country where adoption of animals is not customary.  Although the implementation of neuter and return was far from being efficient and satisfactory still it was a progress compared to the practice of poisoning that was the practice before the law.  Furthermore, with the help of campaigns of animal protection organizations  there was an increase in  awareness about stray animals and  in tolerance towards them.  

With the issuance of the latest amendment, we are back in square one. The animals which found a territory   in streets and parks will be collected to be dumped in isolated areas or locked up in terrible shelters.     Days of massacre of innocent souls is about to begin.

Please help to make this terrible law be cancelled. Make your protest be heard by the Turkish government by writing to the Ministry of Forests, Prime Ministry and the parliament commission for environment in the mail addresses below:

   

die türkische Regierung bereitet gerade eine Änderung des aktuellen Tierschutzgesetzes vor. Laut Gesetz müssen derzeit alle herrenlosen Tiere kastriert und dann wieder zurück in ihr Revier gebracht werden. In der geplanten Änderung, die vom türkischen Premierminister Erdogan bereits unterschrieben und beim türkischen Parlament zur Zustimmung eingereicht wurde, spricht man sich gegen die Kastration und das Zurückbringen der Tiere in ihre gewohnte Umgebung aus. Stattdessen sollen die Tiere von den Gemeinden eingefangen, kastriert und dann in Tierheime gebracht werden. Wenn diese überfüllt sind, sollen die Tiere in so genannte Naturparks gebracht werden, die vom Ministerium für Land- und Forstwirtschaft zugewiesen und von den Gemeinden verwaltet werden.

Die unten angefügten Bilder zeigen verschiedene Tierheime der Gemeinden. Wir glauben nicht, dass Menschen, die Tiere in solchen Todeslagern halten, in der Lage sind, sich in diesen so genannten Naturparks um Tausende von Tieren zu kümmern. Die Art und Weise mit der Gemeinden in den vergangenen Jahren mit Hunden umgegangen ist beweist, dass das, was Naturparks genannt wird, am Ende Abstellplätze für Tiere sein werden, die dort entweder verhungern oder sich aufgrund ihres Hungers gegenseitig umbringen.

Das Tierschutzgesetz, das im Jahre 2004 erlassen wurde, verpflichtet die Gemeinden zur Kastration und dazu, die Tiere wieder zurück in ihre heimischen Gebiete zu bringen. Das Gesetz verbietet eindeutig, dass die Tiere außerhalb der Stadt freigelassen werden. In der Praxis sah es so aus, dass die Kastration der herrenlosen Tiere nur langsam und uneffizient erfolgte und dass die meisten der Tiere nach der Kastration nicht in ihre Reviere zurückgebracht, sondern stattdessen außerhalb der Städte in Wäldern oder an  Fernverkehrsstraßen ausgesetzt wurden. Nur wenige wurden tatsächlich zurück in die ihnen gewohnte Umgebung gebracht. Nichtsdestotrotz gelang es mit Hilfe von Kampagnen und Tierschutzorganisationen, das Bewusstsein der Menschen in puncto herrenlose Tiere zu ändern und die Toleranz ihnen gegenüber zu erhöhen.

Mit dem Wissen um die geplante Änderung des Tierschutzgesetzes stehen wir nun wieder ganz am Anfang unserer Bemühungen. Tiere, die an Straßen und in Parks ein Revier gefunden haben, werden eingefangen, um anschließend in abgelegenen Gegenden ausgesetzt oder in furchtbaren Heimen weggesperrt zu werden. Die winzige Hoffnung auf eine menschliche Lösung des Streunerproblems ist nun zerstört. Eine Zeit des  Abschlachtens unschuldiger Seelen ist kurz davor zu beginnen.              

Bitte helft dabei, dieses Todesurteil für alle Streuner zu verhindern, bevor es vom Parlament bewilligt wird! Sorgt dafür, dass euer Protest bei der türkischen Regierung Gehör findet, in dem ihr eine E-Mail an das Ministerium für Land- und Forstwirtschaft, an das Amt des Premierministers und  die parlamentarische Umweltkommission sendet. Eine vorgefertigte E-Mail in englischer und türkischer Sprache mit allen Adressen findet ihr unter diesem Text.    

    veyseleroglu@gmail.combimer@basbakanlik.gov.trcevrekom@tbmm.gov.trbimer1@basbakanlik.gov.trozelkalem@cob.gov.trozelkalem@icisleri.gov.tr       ozelkalem@baskabakanlik.gov.tr  

  






Sunday, July 29, 2012

Fethiye'de Bireysel Insiyatif- Individual Initiative in Fethiye


FETHIYE’DE BİREYSEL İNSİYATİF
Fethiye’de iki kişi, bir resim öğretmeni ve bir köpek eğitmeni,  Nurdan Karakaş, Erol Akyıldız biraraya geldiler;  sokaktaki hayvanlar için mama ve su kabı boyama projesi başlattılar.  Yıllardır Fethiye’de sokak hayvanları rehabilitasyonu için uğraş veren Perihan Agnelli  de onlara destek verdi. Çocuklar yoğurt kaplarını sokak hayvanları için rengarenk boyadılar. Hep birlikte Fethiye Hayvan Barınağı ziyaret edildi. Katılımcılara SHKD eğitim kitapçığı dağıtıldı.
Fethiye,  Belediye Başkanı Behçet Saatçi’nin ileri görüşlülüğü ve Perihan Agnelli’nin sistemli çalışması ile sokak hayvanı sorununu  çözmüş Türkiye’deki tek il.   Orada artık sokak hayvanı sorunu yok, sorumlu hayvan sahipliği sorunu var. Türkiye’nin onlarca yıl ilerisindeler.
Erol Akyıldız, mücadele bayrağını Perihan Agnelli’den devralan bir genç.  Kendi insiyatifi ile  SHKD eğitim projesini Fethiye’de  hayata geçirdi.   
Diğer illerden de boyle haberler alsak, bir başka ilde bir resim öğretmeni sokaktaki hayvanlar için su kabı boyama projesi başlatsa, bir genç bizi arasa, okullarda sokak hayvanlarını anlatmak istiyorum, bana kitap gönderir misiniz dese. Bu ülkedeki insanlar sokaktaki hayvanların da kendileri gibi canlı  varlıklar olduğunun farkına varsa.
AN INDIVIDUAL INITIATIVE IN FETHIYE
An art teacher and  a dog trainer, Nurdan Karakaş and Erol Akyildiz came together to start a  project: Painting food and water cups for stray animals.  Perihan Agnelli who has been working for the rehabilitation of stray animals in Fethiye for years  lent them a hand. The children painted yogurt cups for animals. All together they visited the animal shelter in Fethiye. All the students were distributed SHKD education booklets.
Fetiye is the only city in Turkey that has solved stray animal problem thanks to the foresightedness of Fethiye mayor Behcet Saatçi and  determined work of Perihan Agnelli. There is no stray animal problem in Fethiye any more.  Now they struggle to launch responsible ownership. They are way forward Turkey for tens of years.
Erol Akyildiz is a young man who has taken the flag from Perihan Agnelli.  He has launched the SHKD education project in Fethiye this year.
How great it would be if we can hear similar stories from other cities. What if an art teacher from another city launch a project for painting water cups for stray animals, what if a young man from another city call us one day saying he wants to give lectures to students about stray dogs and ask us to send him some booklets. What if more people in this country start to realize that animals in streets are living souls just like themselves.

Sunday, April 22, 2012

SHKD ACTIEZWERFHONDEN HAYTAP KISIRLAŞTIRMA PROJESİ



  Marmara Ereğlisi ve Yeniçiftlik'teydik 




SHKD Veteriner ekibi, Vet Murat Bekhan, Vet Necdet Uğur ve onlara asiste eden Vet fakültesi öğrencisi Rasim Çakır 16 Nisan’da, kısırlaştırma yapmak için Marmara Ereğlisindeydiler. O gün toplam 36 köpek ve iki kedi kısırlaştırdılar, trafik kazası geçirmiş bir köpeği tedavi ettiler, karnında yavruları ölmüş olan hamile bir köpeği ameliyat ettiler, trafik kazası geçirmiş bir kedinin bacağını ampute ettiler. Kısırlaştırma sayısının ekibin genel performansına göre düşük olmasının nedeni daha önce belediye için anlaşmalı olarak kısırlaştırma yapan veterinerin yaptığı operasyonlardaki komplikasyonlardı. Bazı dişilerde ovarium bazılarında ise uterus  bağlanarak kısırlaştırma yapılmıştı. Birçok hayvanın iç organları iltihap içindeydi. Bazılarının kanaması vardı. Bu nedenle kısırlaştırma operasyonları uzun zaman aldı.


Ikinci gün Yeniçiftlik’e geçildi. Ameliyat edilen dişilerden 6-7 tanesinde ayni problemlere rastlandı. Yeniçiftlik’te toplam 71 kısırlaştırma yapıldı. Belediye bir gün önce anons yaptığı için, köylüler köpeklerini kısırlaştırmaya getirmişlerdi. O gün gece 20:00’ye kadar, toplam 10 saat çalışıldı. Barınaktaki bütün köpekler kısırlaştırıldı.

Bu projeyi Actiezwerfhonden’in ve Haytap’ın desteği ile gerçekleştirdik. Hollanda’lı Actiezwerfhonden derneği operasyon ve yol giderlerinin büyük kısmını karsiladi, geri kalan giderlere Haytap sponsor oldu, Haytap gönüllüleri hayvanların operasyon sonrası bakımlarında  yardımcı oldular.  Hepsine destekleri için tesekkür ederiz.



 We were in Marmara Ereğlisi and Yeniçiftlik 



SHKD team  of vets  Murat Bekhan,   Necdet Uğur and assistant  Rasim Cakir   were in Marmara Ereğlisi on April 16 for the neutering project. They neutered a total of 36 dogs and 2 cats, treated a dog victim of a car accident, operated a dog whose puppies had died in the mother’s  womb and amputated the leg of a cat which was hit by a car.  The reason why the number neutered is less than the usual performance of the team is that the operations done by the  vet who worked for the municipality on contract basis had many complications. Some of the bitches already “neutered” had two or one ovarium or uterus left inside. The inner organs of the animals were infected. Some dogs were bleeding.  That was why the operations took longer than expected.
The team was in Yeniçiftlik the next day. The same problem was detected in 6-7 dogs operated. A total of 71 dogs were operated in Yeniçiftlik. Since the municipality had announced a day before about the neutering operations, villagers had  brought their dogs for operation. The team worked for 10 hours that day until 20:00 and neutered all dogs at the shelter.
This project wouldn’t have been realized without the  support of Actiezwerfhonden and  Haytap. Dutch organisation Actiezwerfhonden financed  most of the operation expenditures and Haytap sponsored the rest.  Haytap volunteers helped with the after operation care  of animals. We are grateful to all of them for their support.  

Saturday, March 24, 2012

Eğitim Projesine Devam- School Seminars Continue





Eğitim Projesine Devam

Bu hafta Istinye Kazım Karabekir Ilköğretim Okulundaydık. Murat Bekhan öğrencilere yaş gruplarına göre üç ayrı sunum yaptı. Eğitim seminerlerine ilk başladığımızda, yani bundan 4-5 yıl önce, “Sokak hayvanı sayısı nasıl azaltılır” sorusuna aldığımız cevaplar, ağırlıklı olarak barınağa göndeririz şeklindeydi. Çok ender de olsa “öldürürüz” cevabını da alırdık. Kısırlaştırma pek akla gelmezdi. Artik kısırlaştırma cevabını hemen veren öğrenci sayısı artmakta. Bir de sokaktaki hayvana karşı daha duyarlılar. Onlara yemek ve su vermek gerektiğini söylemeye başladılar. Önceleri korktuklarını ifade edenler coktu. Bir de ilk defa bir devlet okulunda hayvanları koruma kulüblüyle karşılaştık. Hem de dört erkek öğrenci tarafından kurulmuş. Oturdukları mahallenin yakınındaki bir arsada yaşayan köpekleri besliyorlarmış. Türkiye’de sokak hayvanlarına karşı yaklaşımın yavaş da olsa değişmeye başladığını ilkokul çocuklarında da gözlemlemek mümkün. Bu çok umut verici bir gelişme.

Continuing with the Education Project

This week we were at Kazım Karabekir School in a district of Istanbul. Murat Bekhan gave his presentation to three different groups of different ages. 4 or 5 years ago when we first began our education seminars, the answer we got to the question, “How can we decrease the number of street dogs?” was mainly, sending them to shelters and even sometimes though rarely killing. Neutering was not among the answers they gave. Now we get the answer of neutering from more and more students. They are more sensitive towards animals in streets. They have begun talking about giving food and water to animals in streets. In the past we had more students saying they were afraid of dogs. For the first time in a public school we met an animal protection club established by students. And it was also surprising to see that those that established this club were four male students who organized every week to feed dogs nearby their community. It is so nice and hopeful to see the that prejudice about animals is changing.


Thursday, March 1, 2012

SHKD Ekibi Ortaca'da- SHKD Team in Ortaca






SHKD Ekibi Muğla Ortaca’da

SHKD veteriner ekibi, Haytap üyesi Haydos’un davetlisi olarak 27-29 Şubat’ta Ortaca’daydı. Ortaca’daki hayvan barınağı Ortaca- Köyceğiz- Dalaman belediyelerinin ortak barınağı. Bu barınağın kurulmasında, işletilmesinde Haydos’un başkanı Türkan Dağdelen’in büyük emeği var.

SHKD ekibi barınaktaki Bunun için, tıbbi malzemelerle yüklü SHKD arabası 26 Şubat Cumartesi günü Istanbul’dan yola çıktı. Vet Murat Bekhan, Vet Nejdet Uğur, ve onlara asiste eden veteriner fakültesi öğrencisi Rasim Çakır’dan oluşan SHKD ekibi üç tam gün çalıştılar. 118 hayvanı kısırlaştırmanın yanı sıra orada görevli genç veteriner Yavuz Demirezen’e “küçük kesi” kısırlaştırma yöntemi konusunda eğitim verdiler. Murat Bekhan, genç veterinerin çok yetenekli ve hevesli olduğunu ve sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasına devam edeceğini söyledi.

Bu kısırlaştırma projesinin sponsoru olan ABD’den Alice Morgan Wright Trust’a, Hollanda’dan Actiezwerfhonden Derneğine ve Ingiltere’den RSPCA ‘ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

ABD ve Avrupa’dan iki büyük derneğin hayvanların telef olmasını önlemek için destek vermeleri de göstermektedir ki : Hayvanlar insanlığın ortak emanetidir.

SHKD Neutering Team in Ortaca

SHKD veterinary team was in Ortaca in February 27-29 being invited there by Haydos, a member of Haytap. The animal shelter there belongs to three municipalities, Ortaca, Dalaman and Köyceğiz. This shelter was established as a result of the remarkable struggle of Turkan Dagdelen who is the director of Haydos.

SHKD car full of material and equipment for operation set out from Istanbul on February 26. Vet Murat Bekhan, Necdet Uğur and assistant Rasim Cakir worked full time for three days and neutered 118 animals and trained the young municipality vet. Yavuz Demirezen about the “key hole” technique of neutering. Murat Bekhan says that he is very talented and enthusiastic and will continue the neutering project.

We are grateful to Alice Morgan Wright Trust of USA, Actiezwerfhonden of Holland and RSPCA of United Kingdom for sponsoring this project.

The support of these big animal protection organizations of the world show that animals regardless of the country they live are a common responsibility of humanity.

Sunday, January 22, 2012

TEPE ILKOGRETIM OKULUNDAYDIK - AT TEPE PRIMARY



 
TEPE İLKÖĞRETİM OKULUNDAYDIK
Istanbul’daki ilçe belediyelerinin birçoğu sokaklardan topladıkları köpekleri şehir dışındaki ormanlık alanlara atıyorlar. 5199 sayılı yasa bunu açıkca yasaklamış olsa da, yasaya göre sokak hayvanlarını alındıkları yere geri bırakmaları gerekse de, yıllardır yapılan uygulama böyle. Istanbul’un Anadolu yakasında yer alan Başıbüyük de ormana komşu bir bölge. Bu bölgede yeni yapılan bir site olan Narcity sakinleri, şehrin gürültüsünden uzak, yeşile yakın bir yaşam tarzını seçtikler için yerleştikleri bu sitenin çevresinde yaşam mücadelesi veren yüzlerce köpekle karşı karşıya kaldılar. Her yerde olduğu gibi burada da öldürerek çözümden yana olanlarla, kısırlaştırıp aynı yere bırakmayı savunanlar arasında tartışma başladı. Az sayıda insan elini taşın altına koydu, köpekleri tek tek kısırlaştırdı, tedavi ettirdi, bakımlarını üstlendi.
Biz de Narcity’deki ilköğretim okuluna, öğrencilere sokak köpeklerlini anlatmaya gittik. Daha önce gittiğimiz okullardaki gibi, çocuklar anlamaya, empati kurmaya hazırdı. Köpeklerin neden kısırlaştırılmaları gerektiğini, neden kısırlaştırıldıktan sonra yerine bırakılması gerektiğini neredeyse biz anlatmadan anladılar. Yine eğlenceli ve verimli bir sunum yaptık. Çocukların öğrendiklerini anne ve babalarına da aktarmaları umuduyla oradan ayrıldık.
WE WERE AT TEPE PRIMARY SCHOOL
Many of the local municipalities in Istanbul dump dogs they collect from streets at forest areas out of the city. This is their practice for many years now although The Animal Protection Law 5199 clearly bans this and orders that animals should be released at their territory after being neutered. Başıbüyük which is at the Anatolian side of Istanbul is a district which is neighboring the forest area. Narcity inhabitants who choose to live there to be far from the chaos of the city and close to nature, came across hundreds of dogs striving to survive near the outskirts of the forest. A discussion started between those who wanted to get rid of these dogs by killing all and those who stood for neuter and release. As usual a few good people undertook the responsibility, neutered the dogs one by one, treated them and started looking after them. Upon their request, we went to the primary school in Narcity to make a presentation about street dogs.
Like the schools we visited earlier, children were ready to emphathize with dogs and grasp what the solution to the problem is. They understood why dogs should be neutered and why they should be released in their territory, so easily as if they already knew it before. It was a fruitful and enjoyable presentation. We left the place wishing that children will educate their parents about what they have learned.