Monday, December 1, 2008

KARAM/JONAH ÖLDÜ- KARAM/JONAH IS DEAD



Bütün dünya onun boynuna ip bağlanıp sürüklenerek çöp arabasına atılmasını izlemis ve dehşete kapılmıştı. Türkiye’den ve dünyadan gelen tepkiler sonucunda arka ayakları ve bel kemiği kırılmış olarak atıldığı çöplükten Van Universitesi Hastanesine getirilerek tedavi altına alındı. Dünyanın birçok ülkesinden birçok hayvansever onun tedavisini üstlenmek istediklerini bildirdiler. Karam/Jonah için uluslararası bir yardım seferberliği başlamıştı. Van Belediye Başkanı da köpeği yurt dışında tedavi edilmek üzere vermeye söz vermişti.

Ve aniden Gamze Neer’in Karam’ın yurt dışına gönderilmesini engelleme kampanyası başladı. Yabancı düşmanı, şuursuz maillerde, yurt dışında köpeklerin diri diri yakıldığı, yabancıların bu köpek üzerinden maddi menfaat sağlamak istedikleri gibi zırvalar yayılmaya başladı.

Van’daki yetkililer aniden karar değiştirdi: Karam Van’dan çıkmayacaktı.

Bugün Karam/Jonah’ın öldüğü haberini aldık.

O isimsiz bir sokak köpeğiydi. Onun çektiği acılarla kalbi sızlayanlar bir isim vererek onu görünür kıldılar. Karam/Jonah yüzlerce sokak köpeğinin her gün maruz kaldığı zulme uğramış sıradan bir köpekti aslında. Onun kurtuluşu belki de Türkiye’deki sokak hayvanlarının hiç de sanıldığı gibi yalnız olmadığının bir göstergesi olarak anlamlı olabilirdi. Oysa, Türkiye’deki hayvansever camiaya musallat olan anlamsız ırkçı söylemin nasıl tahripkar olduğunun bir sembolu oldu ne yazık ki.

JONAH/KARAM IS DEAD

All the world watched in distress the way the dog in Van was dragged to the garbage truck with a sting tied on his neck. As a result of protests coming from all over the world and Turkey, he was taken from the garbage damp he was dumped at and brought to the Van Veterinary Hospital for medical treatment. Many animal lovers from all over the world applied for taking the responsibility of his treatment abroad. A spontaneous international movement had started to help Karam/Jonah. Van Mayor promished to give the dog for medical treatment abroad.

Suddenly Gamze Neer’s campaign to prevent Karam to be taken abroad started. Irrational, xenophobic mails telling lies such as all dogs are burned alive abroad or that foreigners wanted this dog to make financial gain over him started to be distributed.

The authorities in Van suddenly changed their mind. Karam wouldn’t go out of Van.

Karam/Jonah died today at 9:00.

He was a no name stray dog. Those who felt compassion for his suffering gave him a name: Karam/Jonah. Karam was an ordinary dog that was subject to the cruelty hundreds of others are subject to every day. His rescue could have been a symbol showing that the suffering dogs of Turkey are not alone. Now Karam/Jonah has been a symbol of how the racist rhetoric of the so called animal lovers have killed a dog.



Friday, November 28, 2008

BIR HAYATA DÖNÜŞ HİKAYESİ- ZOE AND BUDDY - RESURRECTION: THE STORY OF ZOE AND BUDDY




BIR HAYATA DÖNÜŞ HİKAYESİ- ZOE AND BUDDY

Yukarıdaki video ve fotograflar Zoe ve Buddy'nin hikayesini anlatıyor. Amerikalı hayvan hakları savunucusu Marijo Gillis bu köpekleri , 2004 yılında, Yunanistan’daki bir barınakta ölüme terkedilmiş olarak bulup Amerika’ya getirdi ve sahiplendirdi. Bu kurtuluşun ayrıntılı hikayesi icin, http://wagny.org/liberation sayfasına bakabilirsiniz.

Van’da, kalça kemiği kırık olarak çöplüğe atıldıktan sonra bütün dünyadan gelen protestolar sonucunda kurtarılan köpek, Karam’a da sevgi ile bakmak için dünyanın birçok ülkesinden talepler geldi. Ne yazık ki bu talepler, ilkel miliyetçi reflekslerle reddedildi. Bazı sözde hayvanseverlere gore Türkiye köpekleri Türklerindi, onları yurt dışına gondermek bizim onurumuzu zedelerdi.

Karam atıldığı çöplükten kurtarıldı ama sevgi dolu bir yuvaya kavusmasına izin verilmedi.






RESURRECTION: THE STORY OF ZOE AND BUDDY

The video and photographs above tell the story of Zoe and Buddy. Marijo Gillis who is an animal rights activist rescued these dogs from a shelter in Greece where they were kept in very bad conditions. She rehomed them in USA. For a detailed story of this rescue you can visit: http://wagny.org/liberation

The dog from Van, Karam, was rescued from the garbage dump he was dumped at as a result of protests coming from all over the world and many families from all over the world applied to give Karam a loving home. But unfortunately these requests were rejected because of primitive nationalistic instincts. According to those so called animal lovers, Turkish dogs belong to Turks and sending him abroad would harm our national pride.

Karam was rescued from the garbage damp he was dumped at, but the chance of finding a loving home was taken away from him.

Monday, November 24, 2008

VAN'DAKİ KÖPEK IRKCI HAMASETE KURBAN EDİLDİ






Yine bir köpek ucuz ırkçı milliyetci hamasete kurban edildi. Van’da vahşi yöntemlerle yakalandıktan sonra, kalçası ve bel kemiği kırık olarak çöplüğe atılan ve bütün dünyadan gelen tepkiler sonucunda, atıldığı çöplükte bulunarak Van Universitesi Veteriner Fakültesi Hastanesine getirilerek tedavi altına alınan köpek icin dünyanın her yerinden gelen sahiplenme istekleri reddedildi. Köpek ömrünü bir belediye barınağında geçirmeye mahkum edildi.

Neden? Türk milletinin bir köpeğe bakamayacak kadar aciz olmadığını göstermek için !!
Neden? Cünkü bir köpeğin yurt dışında sahiplendirilmesinin Türk milleti için onur kırıcı olduğu düşünülüyor!!

Bu köpeğe yapılan muamele ne ilktir ne de birkaç akıl sağlığı yerinde olmayan belediye işçisinin marifetidir. Bu sistematik işkence, Türkiye’nin her yerinde, her gün, her saat yapılmaktadır. Türkiye’nin bütün kentlerinin etrafındaki ormanlık alanlar, çöplükler, yaşlı, sakat, bebek binlerce aç hayvanla doludur. Bu hayvanlar oraya belediye ekiplerince atılmaktadır. Ayni Van’daki köpeğin yaralı halde atıldığı gibi.

Hayvanların milliyeti yoktur. Onlar bütün insanlığın koruması altındadırlar. Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddete karşı bütün dünyanın vicdanlı insanları tavır almaktadır. Bunu Türkiye için küçük düşürücü bulan sözde vatanseverlerin, asıl haysiyet kırıcı olanın hayvanlara yönelik sistematik şiddet olduğunu anlamalarının zamanı gelmiştir.

Türkiye’de işkenceye uğrayan hayvanlar için kalbi çarpan tüm dünya insanlarına, bu mücadelede yanımızda oldukları için teşekkür ederiz.

THE DOG IN VAN IS THE VICTIM OF NATIONALIST ARROGANCE

Again a dog has been sacrificed to the cheap, racist, nationalist arrogance of some so called animal lovers. The requests coming from all over the world to give a loving home to the dog in Van is unfortunately refused by the Van municipality. As you will remember from our previous posting, the dog was collected in the most brutal way by municipality officials and dumped in a garbage area with its hips and back bone broken. As a result of the protests coming from all over the world the dog was later taken to be treated in Van University Veterinary Hospital. Now, as a result of the ultra nationalist pressure coming from some so called animal lovers, It is decided that the dog is going to spend the rest of his life in a municipality shelter.

Why? Just to show that the great Turkish nation is not incapable of looking after a dog !!
Why? Because it is disgraceful for a dog to be rehomed abroad.

The torture this dog was subject to was not the first or not the action of a few sick municipality workers. This systematic torture is being executed all over Turkey, every day, every hour. Nearly all the forest and garbage dump areas around nearly all the cities of Turkey are full of starving dogs, handicapped, old, puppies etc dumped there by municipalities. Just like the dog from Van has been dumped.

Animals have no nation. They are under the protection of all humanity. All the compassionate people of the world are standing up to stop the cruelty against animals in Turkey. It is now time for the so called animal lovers of Turkey who think this is humiliating for Turkey to start to comprehend that what is humiliating is the terror towards animals not the protests to stop it.

We are grateful to all the people of the world who have a place in their heart for the suffering animals in Turkey and for being with us in our struggle to stop this cruelty.

Tuesday, November 18, 2008

VAN’DA DEHŞET VE UMUT - HORROR AND HOPE IN VAN- TURKEY






















VAN’DA DEHŞET VE UMUT



Yukaridaki dehset verici görüntüler Van, Türkiye’de çekildi. Ne yazik ki bu ne münferit bir olay, ne de birkaç belediye çalışanının psikolojik dengesizliklerinin ürünü. Türkiye’nin birçok kentinde, her gün, her saat, birçok hayvan bu şiddete maruz kalmakta.

Bu görüntülerin Türkiye’de neredeyse tüm basın organlarında yayınlanması ve internet kanalıyla tüm dünyaya ulaşması sonucunda ilk kez farklı birsey oldu. Van Belediye Başkanı Burhan Yenigün olaya bizzat müdahale ederek bu zulmün faillerini işten uzaklaştırdı, Van Belediyesi Veteriner Işleri Müdürlüğü ile ilgili soruşturma başlattı, köpeğin derhal bulunmasını emretti. Arka ayakları kırık köpek, atıldığı çöplükten, aynı durumdaki diğer bir köpekle birlikte kurtarılarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedaviye alındı.

Dileriz bu olay, Türkiye’nin kendi vicdanıyla yüzlesmesi icin bir vesile olur. Dileriz, ki bu vahsi uygulamalara, tüm dünyaya rezil olduğumuz için değil, bir canlıya böyle muamele etmeye hakkımız olmadığının idrakiyle son verilir.

Umutluyuz; çünkü Türkiye’de ve dünyada birçok insan birtek köpek için harekete geçti.

Umutluyuz; çünkü Türkiye’de ilk defa, bir belediye başkanı, inkara yeltenmedi, o birtek köpeğin kurtarılması için emir verdi ve suçluları cezalandırdı.



HORROR AND HOPE IN VAN- TURKEY

The horrible footage above was taken in Van, Turkey. Unfortunately, this is neither a discrete event nor the action of a few mentally sick municipality workers. Animals are subject to the same systematic torture every minute, every day, in many parts of Turkey.

But for the first time something new took place as a result of these pictures being published in nearly all media and distributed all over the world through internet. Van Mayor Burhan Yenigün personally got hold of the case, fired those responsible for the crime and started an investigation for the Van Municipality Veterinary Department. He also gave orders for the dog to be found. The dog with two broken back legs was found in the garbage damp with another dog in the same state and brought to the Van University Veterinary Department for medical treatment.

We hope this case will be an occasion for Turkey to come face to face with its conscience. We hope these cruel executions will end not because they humiliate us in front of the whole world but because we realize that we have no right to torture animals.

We have hope because many people in Turkey and abroad stood up and protested this cruelty done to one dog.

We have hope because for the first time in Turkey, a mayor didn’t choose to deny the truth but gave orders for this one dog to be rescued and punished those that were responsible.

Friday, November 14, 2008

PETA TÜRKİYE'Yİ AVRUPA PARLEMENTOSUNA ŞİKAYET ETTİ







1.8 milyon üyesi ile dünyanin en büyük hayvan koruma örgütü olan PETA, Türkiye’yi, hayvanlara yönelik sistematik kötü muamele nedeniyle Avrupa Parlementosuna şikayet etti. 13 Kasım, 2008 günü, Bruksel’de Avrupa Parlementosu önünde dilekçeye dikkat çekmek için bir gösteri düzenlediler.

Bütün dünya Türkiye’de süregelen hayvan katliamını protesto ediyor.

Lütfen, kapımızın önündeki bu şiddeti görmezlikten gelmeyelim.
Lütfen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasasının uygulanması için sesimizi duyuralım.


PETA HAS APPLIED TO EU PARLIAMENT TO STOP ANIMAL MASSACRE IN TURKEY

PETA, the biggest animal protection organization with its 1.8 million members, has applied to EU Parliament to stop animal massacre in Turkey. On November 13, 2008, PETA Germany made a demo in front of EU Parliament in Brussels, to draw attention to their petition.

The whole world is protesting against the cruelty towards animals in Turkey.

Please, don't ignore this violence towards animals happening just by your door.
Please, lets make our voice heard to make Animal Protection Law No 5199 implemented.


Monday, October 6, 2008

DÜNYA SİZİ İZLİYOR - THE WORLD IS WATCHING YOU


DÜNYA SİZİ İZLİYOR

4 Ekim, 2008, Dünya Hayvanları Koruma Gününde, Istanbul, Paris, Londra, The Hague, Mulheim ve Toronto’da yuzlerce insan Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddeti protesto etmek için toplandı. Türkiye’de zulme uğrayan hayvanların sesi oldular; süregelen hayvan katliamının farkında oldukları mesajını verdiler.

Artık yalan ve inkara sığınarak gizlediğinizi sandığınız bu katliamı bütün dünya görüyor beyler. 21. Yüzyılda, sokak hayvanı sorununa uygar ve insani bir çözümü beceremeyen, ormanlara atıp açlıktan öldürmeyi bile bir rant vesilesi yapan bu zihniyetle tüm dünyaya rezil oluyorsunuz.

THE WORLD IS WATCHING YOU

On October 4, 2008, World Animal Protection Day, hundreds of people gathered in Istanbul, Paris, London, The Hague, Mulheim and Toronto to protest the cruelty towards animals in Turkey. They became the voice of the suffering animals of Turkey and gave the message that they are aware of this crime.

Those that are responsible of this massacre!

The whole world is watching you. You can not hide this crime behind your lies and denials any more. Your incompetence in finding a human and civilized solution to the stray animal problem and your shameful innovation of profiting from murder by dumping animals in forests is atrocious. You are disgracing yourselves in front of the whole world.


Wednesday, September 24, 2008

EYÜP BELEDİYESİ TARAFINDAN KISIRLAŞTIRILIP ORMANA ATILMIŞ YAVRU KÖPEK





Onu Bahçeköy orman yolunda bulduk. Kısırlaştırılıp oraya atılmıştı. Yapayalnız ve çaresizdi. Bir deri bir kemikti. Boynuna plastik kelepçe takılmıştı. Ameliyat ipleri alınmamıştı. Once SHKD barinağına getirdik. Büyük bir iştahla yemek yedi. Günlerdir aç olduğu aşikardı. 2-3 aylık olmasına rağmen kısırlaştırılmıştı. Ameliyat yerinden iltihap siziyordu. Veteriner kliniğine götürdük. Veteriner hekimin raporu şöyle:

“Yaklasık 3aylık , 8 kg agırlıgında , dişi coban köpegi kırması , 1-2 gün öncesinde kısırlastırılmış 9 dikişlik 6-7cm lik operasyon yarasından abdomen sıvısı sızıyor , gergin ve agrılı bir batın gözlendi . Yavru köpek yemek ve su bulamamasından dolayı derisinden kemik iskeleti kalça kaburga ve kürek kemikleri detaylı olarak gözlenebiliyordu. Bu köpegi bulan kişiler birseyler yiyebildigi fakat hiç tuvalet yapmadığınıdan endiselenerek kontrol edilmesini rica ettiler.
Yapılan muayenede karın ici sıvısında leukosit (enfeksiyon) tesbit edildi . Dehidrasyon ve ateşe bağlı anuri, karın ici operasyon travmasından kaynaklanan agrı ajitasyonu ve duruş bozuklugu gözlendi .”

Onu tesadüfen bulmasaydık acılar içinde ölecekti. Zaten biraz daha büyüdüğünde boynundaki kırmızı kelepçe nedeniyle boğularak ölmesi kaçınılmazdı.

Kulağındaki kırmızı küpeden ameliyati Eyüp Belediyesinin taşeron şirketi Deniz Kimya’nın IBB Hasdal’da yaptığını anlıyoruz.

Onu ormanda acılar içinde ölüme terkedenler hakkındaki düşüncelerinizi lütfen aşağıdaki mail adresine iletin:

Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç’e iletin: ahmetgenc@eyup.bel.tr

NEUTERED AND DUMPED BY EYUP MUNICIPALITY

We found her on the road through the Bahcekoy forest. She was lonely and desperate. She was so skinny that her bones were protruding from her skin. There was a thick plastic collar on her neck. We brought her to the SHKD shelter. She ate like she had not been eating for days. She was 2-3 months old and neutered. A liquid was leaking from the operation area. We took her to a veterinary clinic. The report we took from the clinic is below:

“ Nearly three months old. 8 kg, female, mix Shepard, was neutered 1-2 days ago, operation area is 6-7 cm long, 9 stitches, abdomen liquid is leaking from the operation wound. Pain was observed in the bottom. Her bone skeleton can be seen protruding from her hips and scapula. People who found this dog brought them to my clinic anxious because she ate a lot but didn’t pee.

“It was diagnosed that the abdomen liquid was infected. There was dehydration and unuria as a result of fever. Pain agitation and bias in posture observed.”

If we had not found her by chance she would have died from infection. If not, she would certainly die of suffocation because of the red plastic band on her neck.

We found out, from the tag on her ear that she was operated in IBB Hasdal by Eyup Municipality. Please write your opinion about those that dumped this puppy to die in pain in the forest to the mayor of Eyup Municipality, Ahmet Genc: ahmetgenc@eyup.bel.tr


Monday, September 15, 2008

TÜRKİYE'DEKİ HAYVANLAR İÇİN ULUSLARARASI EYLEM



2004 yılında kabul edilen 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Yasası hayvanlara yönelik her türlü kötü muameleyi yasaklamış ve yerel yönetimleri sokak hayvanlarını kısırlaştırıp alındığı yere bırakmakla görevlendirmiştir.

Buna rağmen, hayvanlara yönelik şiddet devam etmekte, yasa sistematik bir biçimde ihlal edimektedir. Belediyeler sokaklardan topladıkları hayvanları şehir dışındaki ormanlarda açlıktan ölüme terketmekte ya da zehirlemektedirler. Bu yasadışı uygulamalara karşı hiçbir cezai yaptırım uygulanmamaktadır.

4 Ekim 2008 Dünya Hayvanları Koruma Gününde, dünyanın birçok kentinde toplanacak hayvan korumacılar Türkiye’den kendi çıkardığı yasaya uymasını talep edecekler.

Bu katliamın durdurulmasını isteyen herkesi;

4 Ekim 2008 Dünya Hayvanları Koruma Gününde,
Saat: 16:00’da
Kadıköy Iskele Meydanı, Istanbul’da bekliyoruz.


Dünyanın diğer şehirlerindeki buluşmalar ile ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir:

Londra, İngiltere: 14:00, Türkiye Büyükelçiliği, 43 Belgrave Square SW1X 8PA

Paris, Fransa: 15:00, Türkiye Büyükelçiliği, 102 Avenue de Champs Elysees

Brüksel, Belçika: 15:00, Avrupa Komisyonu (Berlaymont) 200 Wetstraat Rue de la Loi

Lahey, Hollanda: 15:00, Türkiye Büyükelçiliği, Jan Evertstraat 15

Mülheim an der Ruhr, Almanya: 15:00, Kurt Schumacher Platz

Philadelphia, ABD: 12:00, Love Park, JFK Boulevard and North 15 Street, PA 19102 (buradan belediyeye yürüyüş)

Toronto, Kanada: 14:00, Younges / Dundas intersection, South West corner

Vancouver, Kanada: 14:00, Vancouver Sanat Galerisi, 750 Hornby Street

Yine aynı gün, Kenya, Meksika ve Yunanistan’da da Türkiye’deki sokak hayvanları için çeşitli etkinlikler düzenlenecektir.



Saygıdeğer basın mensuplarımızın da davetli olduğu bu buluşmalar ile ilgili ayrıntılı bilgi, 0542 434 70 34 numaralı telefondan İpek Ruacan ’dan alınabilir.

INTERNATIONAL PROTEST FOR TURKISH ANIMALS

On 4 October 2008 World Animal Day, we will all come together to demand strongly that Turkey stop violating animal rights. At the same time, animal rights defenders in Paris, London, the Hague and other cities will too come together to demand the same. We belive in the rule of law, and we ask that Turkey fully comply with the 5199 Animal Protection Act enacted by its own parliament. We believe that the Turkish people have over the years developed a strong sense of civic responsibility,and they will no longer tolerate their own laws being systematically violated.We cordially invite all who want to participate in this new civic process focusing on the rights of animals to be with us on this day at 16:00 at Kadikoy Square.

Rallies in other cities of the world are:

London, England: 14:00, Gathering at Turkish Airlines Office, 25 Pall Mall- walking to Turkish Embassy
Paris, France: 15:00, Turkish Embassy, 102 Avenue de Champs Elysees
Brussels, Belgium : 15:00, European Commission (Berlaymont) 200 Wetstraat Rue de la Loi
The Hague, The Netherlands: 15:00, Turkish Embassy, Jan Evertstraat 15
Mülheim an der Ruhr, Germany: 15:00, Kurt Schumacher Platz
Toronto, Canada: 14:00, Younges / Dundas intersection, South West Corner
Vancouver, Canada: 14:00, Vancouver Art Galery, 750 Hornby Street

Wednesday, August 27, 2008

SARIYER'DE KÖPEK KALMADI-NO DOGS LEFT IN SARIYER




Sariyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün’ün talimatıyla, veteriner işlerinden sorumlu Meral Başaran’ın komutasında yürütülen köpek imha çalışmalarında ilk etap tamamlanmış ve Sarıyer ilçesinde neredeyse köpek kalmamıştır. Armutlu, Emirgan, Istinye, Büyükdere... tüm mahallelerdeki, sahipli, sahipsiz, küpeli, küpesiz, mahallelinin baktığı bütün köpekler belediye ekipleri tarafından, yer yer itirazlarla karşılaşıldığında zor kullanılarak toplanıp uzak ormanlara atılmak suretiyle itlaf edilmiştir.

Meral Başaran ve ekibinin ilçeyi hayvanlardan arındırdık diye övündüğünü duyuyoruz.

Şunu bilmeliler ki, köpeklerden arındırdıklarını sandıkları sokaklar bir süre sonra doğurgan köpeklerle yeniden dolacaktır. 5199 Sayılı Hayvan Koruma Kanununun kısırlaştırılan köpeklerin alındıkları yere bırakılmasını emretmesinin nedeni, çözümün, ancak tüm sokakların kısır hayvanlar tarafından koruduğunda mümkün olacağı içindir. Ama bu uzun vadeli çözüm projesi ne belediye başkanı ne de sorumlu ekibin işine gelmemektedir. Onlar, kanuna rağmen, ihale şirketleri eliyle, katliam yapmayı ve yerel seçimlere sorunu çözmüş gibi yaparak girmeyi tercih etmişlerdir.

Ama Sarıyer halkı köpeksiz sokakların ardındaki katliamın farkındadır. Bu kanlı icraata onay vermeyecektir.

NO DOGS LEFT IN SARIYER

The first round of dog eradication project started with the directive of Sariyer mayor Yusuf Tulun and executed under the command of Meral Basaran has been completed in Sariyer. There has been nearly no dogs left in the region. The teams have collected all dogs, regardless of the fact that some have owners, some are already neutered and looked after by the community. Now there are nearly no dogs left in Armutlu, Emirgan, Istinye, Buyukdere… nearly all the villages. The dogs that are collected are dumped in forests far away from the region.

We are hearing that Meral Basaran and his team are proud that they have cleaned the region of dogs.

They should know that soon the streets they have emptied will be occupied by fertile new comers. The reason why the Animal Protection Law No. 5199 orders the neutered dogs to be returned back to where they are taken is because a solution is only possible if and only if the streets are protected by neutered dogs from the entrance of fertile new comers. But they are not concerned about any long term solution. They prefer to go against the law, do this massacre though a contractor firm and go to local elections pretending they have solved the problem.

But inhabitants of Sariyer are aware of the massacre behind the empty streets. At the elections, they will show that they don't give approval to this bloody execution.



Thursday, August 14, 2008

MARCUS

Marcus- Markus, one of countless Turkish dogs abandoned in the woods to starve to death.
Marcus- ormanda açlıktan ölüme terkedilen sayısız Türk köpeklerinden sadece birisi



Asağıdaki yazı, Istanbul'da hayvanların maruz kaldığı şiddetle ilgili inceleme yapmak üzere gelen PETA Almanya temsilcisi Magda tarafından PETA bloguna yazılmıştır. Yazının Ingilizce aslı http://blog.helpinganimals.com/ adresinden okunabilir.

The following article was written by Magda from PETA Germany who visited Istanbul to make an investigation about the terror animals are subject to in Turkey. The original article is in http://blog.helpinganimals.com/

MARCUS


PETA Almanya’nın Türkiye sokak hayvanı kampanyası için Istanbul’a yaptığım geziyi düşündüğümde ilk aklıma gelen küçük yavru Markus oluyor. Ona bu ismi Istanbul’daki aktivistler erkek arkadasimin isminden esinlenerek verdiler.
Markus’u Beykoz hayvan barınağına giderken yolda bulduk. Beykoz Barınağını, oradaki terkedilmiş, travma geçirmiş ve aç köpeklerle ilgili korkunç hikayeleri haftalardır bize ulaştığı için biliyorduk.
Küçük yavru Marcus dört aylık kadardı. Orman yolunun üzerinde, medeniyetten çok uzak bir mevkide şaşkınlık içinde dolanıyordu. Büyük bir ihtimalle o, Beykoz ormanlarına atılan yüzlerce köpekten sadece bir tanesiydi. Türk yetkililer, köpek sayısının yüksek oluşunun yarattığı bariz ve yagın problemle mücadele etmek için bu insanlık dışı ve kesinlikle hicbir sonuç getirmeyecek yöntemi seçmişler. Bu hayvanlar hayvan koruma aktivistleri tarafından bulunmazlarsa açlıktan ölüyorlar.


Bu ürkek yavru köpeğe bakmak için arabamızı durdurduk. Markus bir köşeye saklanarak kendisini görünmez kılmaya çalıştı. Yıllardır hayvanlar için mücadele eden ve Beykoz ormanlarına her gün atılan yüzlerce terkedilmiş köpeğe bakan bir aktivist olan Yasemin Baban, onu kucağına aldığında ne kadar bitkin ve zayif olduğunu gördü ve hemen arabaya götürdü. Marcus’un neredeyse vücudunda hiç tüy yoktu ve çelimsiz vücudu yaralarla kaplıydı. Bu görüntü ilerlemis derecede uyuz olduğunun göstergesiydi. Marcus ilk başta arabanın arkasından kaçmaya çalıştı. Endişeliydi. Sonra arabanın bagaşında, yolda rastlanilması muhtemel herhangi bir aç köpek için stoklanmış mamayı görünce fikrini değiştirdi ve küçük patileriyle mümkün olduğü kadar çok mamayı kavramaya çalıştı.

Beykoz Barınağındaki insanlık dışı koşulları görüntülemeğe çalışırken Marcus SHKD adlı hayvan korumacı aktivist grubunun barinağına götürüldü. Bu aktivistler, yıllardır, Robert Smith’in başkanlığında Istanbul’un evsiz köpekleri için mücadele ediyorlar. Çalışmaları, mümkün olduğu kadar çok hayvanı - sokak hayvanı nufusunu azaltmak için tek uzun vadeli ve insani çözüm olan- kısırlaştırmayı hedefliyor. Bu grubun çalışması ve “orman barınağı” aklımda hep bir umut kıvılcımı olarak kalacak.

Yirmidört saat sonra bu barınakta misafirdim. Gelir gelmez, benim küçük öksüzümün güzel ve gölgelik bir alanda, diğer iki kurtarılmış yavruyla birlikte kaldığını gördüm. Onun moralini duzeltmek için ellerimi çırpıp sevgi sözcükleri söylemeyi denedim. Bana kuyruğunu mahcup bir biçimde sallayarak cevap verdi. Yaşadığı bunca şeyden sonra bakışları hala donuktu. Hayatı boyunca bu travmanın etkisini atlatamayacağını düşünerek endişelenmeye başlamıştım ki gözlerinde bir umut ışığı farkettim.
Markus’u SHKD barinağını birakıp eve dönerken üzgün ve hüzünlüydüm. Istanbul’da gördüğüm, köpeklerin yaşamalarına değer tek yer orasıydı. Sokaklarda ve ormanda gördüğüm, hayvan koruma aktivistleri tarafından kurtarılma şansı olmayan onca köpeğe ne olacaktı? Devletin hayvan barınaklarında korkunç koşullarda kalan bunca köpeğe ne olacaktı? Marcus ne olacaktı? Iyileşecek miydi?

Şimdi yeniden Almanya’dayim. Hala Istanbul’da gördüklerimle başetmeye çalışıyorum. Emziremedikleri için yavruları ölen anne köpekler, barınaklarda gördüğüm ve bana boş gözlerle bakan yaşamaktan vazgeçmiş depresif köpekler, ormana atılmış yüzlerce hasta, yaralı, sakat, aç köpek. En çok da, 8 Ağustos Cuma günü hastalığı kurtarıldığı güne kadar çok ilerlemiş olduğu için SHKD barınağında ölen benim Markus’unu düşünüyorum.

Türkiye’deki sokak hayvanlarına yardım etmek istiyorsanız lütfen bulunduğunuz ülkedeki Türkiye konsolosluğunu arayın ve bu konuyla ilgili duygularınızı onlara iletin.

Thursday, August 7, 2008

KÖPEKLER NEREYE GİTTİ? WHERE HAVE ALL THE DOGS GONE?







Bunlar, Beykoz Barınağının ormanlık alanının önceki ve bugünki fotografları. Orada yaşayan 500 köpek artık yok. Kimbilir hangi ormana atılıp hunharca öldürüldüler. Belediye bu konudaki şikayet dilekçelerine, “Köpeklerin hepsi orada” diye cevap veriyor. Hesap soran insanlarla utanmazca dalga geçiyorlar.

Muharrem Ergül ! Bu köpekleri nereye attınız? Onları hangi uzak ormanlarda katlettiniz?
Dohayko yöneticileri ! Sebep olduklarınızla gurur duyuyor musunuz?



WHERE HAVE ALL THE DOGS GONE ?


These are the photos of Beykoz forest shelter before and after the Beykoz Municipality prohibited volunteers’ entrance and control of the shelter. The 500 dogs living in the forest part are not there any more. They have been dumped and killed ruthlessly at a far away forest. The municipality is answering the complaints and questions about what is going on in a frivolous manner saying: “All the 2000 dogs are there.” They are making fun of people who want to be informed about what is going on.

Muharrem Ergül! Where have you dumped these dogs? In which far away forest have you murdered them?

Dohayko people ! Are you proud of what you have caused?



Sunday, August 3, 2008

BEYKOZ'DA KATLIAM DEVAM EDIYOR- MASSACRE IN BEYKOZ CONTINUES




Hatırlarsınız. iki ay once Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül’ün kararı ile gönüllülerin Beykoz Barınağına girişi yasaklanmıştı. Gerekçe olarak gönüllülerin hayvanları Avrupa’ya sattıklarına dair saçma sapan bir iddia öne sürmüştü. Iddiayi dayandırdığı kaynak ise Dohayko’dan gelen ihbar mektuplarıydı.

O gün barınak ve yanındaki ormanlık alanda 2000 köpek vardı. Bugun barınak ve çevresinde sadece 400 köpek kaldı. Barınak inanılmaz bir izbeye dönüşmüş. Hayvanlara ekmek ve sudan oluşan bir bulamaç veriliyor. Afet ekmeği ambalajlarına bayatlamayı önlemek için koyulan ve zehir içeren poşetleri ayıklamaya bile tenezzül edilmeden.

1600 köpek nerede? Önce ormana atılıyor sonra itlaf ekiplerince zehirleniyorlar. Beykoz ormanlarına yolunuz düşerse onları otoyolda şaşkın bir şekilde sağa sola koşarken göreceksiniz. Yavrular, uyuzlar, yaşlı köpekler...

Yukarıdaki belge Beykoz Belediyesinin kanlı icraatının delilidir.

Fotoğraftaki köpek 31/7/2008 günü Beykoz Riva yolu üzerinde Bozhane mevkiinde bulundu. Barınak köpeklerinden biri olduğu gönüllüler tarafından teşhis edildi. Başından ve vücudundan silahla vurulduktan sonra ormandaki yabani hayvanlar, ya da diğer aç köpekler tarafından parçalanmış.

Beykoz’da itlaf devam ediyor. Herkesin gözü önünde.

Lutfen bu katliama seyirci kalmayın.
Muharrem Ergul +90 533 / 664 70 58, e- mail: mergul@beykoz.bel.tr

MASSACRE IN BEYKOZ CONTINUES

You will remember that the Beykoz Mayor Muharrem Ergul had forbidden entrance of volunteers to the Beykoz shelter. The excuse they have given for this was the utterly nonsense lie about the volunteers selling dogs to Europe. The evidence for this accusation was a letter of denunciation sent by Dohayko, a so called animal protection organization.
On that date, there were 2000 dogs living in the shelter and in the forest area behind the shelter. Now there are only 400 dogs in the shelter trying to live in horrible conditions. The forest area is emptied. The shelter has turned out to be a filthy death camp. Animals are fed by bread and water. They don’t even bother to pick up the poisonous bags put in the bread packages to prevent rotting.
Where have the 1600 dogs gone? They are first dumped in forests and then poisoned or shot by gun. If you go to the forests around Beykoz you will see them running around in anguish trying to find their way to a place where they can find food. Puppies, those with mange, old ones that can hardly walk…

The document above is the evidence of Beykoz Municipality’s bloody execution. On it writes” itlaf ekibi” which means: “killing team”.

The dog in the picture above was found in Bozhane district on the road to Riva from Beykoz. The volunteers recognized that it was one of the dogs from the shelter. It was shot from head and body several times and later eaten by wild animals in the forest, or maybe by other hungry dogs.

Massacre in Beykoz is continuing in front of the eyes of everybody.

Please don’t turn your back on this cruelty.

Call Muharrem Ergul on 90 533 / 664 70 58 or e- mail: mergul@beykoz.bel.tr


Friday, July 25, 2008

ZEYTINBURNU BARINAGI-SHELTER- YENI GORUNTULER- NEW PICTURES










Zeytinburnu ölüm kampını işleten şirket: Anadolu Ilaç Gıda ltd. Sti. Bu şirket, 2006 yılında IBB Kocataş rehabilitasyon merkezinde faaliyet gösterirken, EHD’nin Istanbul Idare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma talebiyle açtığı dava üzerine ihalesi iptal edilmişti. Bu kez Zeytinburnu Belediyesinin taşeron firması olarak katliama devam ediyor. Burası köpeklerin sokaktan toplandıktan sonra beceriksiz veterinerler tarafından kısırlaştırılmayı bekledikleri yer. Burada ne kadar kaldıkları toplanan köpek sayısına bağlı. Daha sonra uzak ormanlarda açlık ve susuzluktan ölüme terkediliyorlar. Bu arada belediyeden Anadolu Ilaç’a hakedişler ödeniyor, paralar cep değiştiriyor.

Istanbul halkı ödediği vergilerle yapılan bu katliama itiraz etmenin demokratik hakkı olduğununun birgün farkına varacaktır.



The subcontractor firm responsible for this cruelty is Anadolu Ilaç Gida which doesn’t have any clean record at all. This firms contract was cancelled as it worked for metropolitan municipality in 2006 as a result of the court case opened by EHD to stop its murderous executions. Now it is working as the contractor of Zeytinburnu Municipality. The pictures show the place where dogs wait to be neutered by inexperienced vets. Length of their stay in these terrible conditions depend on the number of new dogs that arrive. As it happens in most municipality shelters, they are later damped in forests to die there from hunger and thirst. For this criminal execution, Anadolu Ilaç is paid its success fees by the municipality.

Inhabitants of Istanbul will one day realize that it is their democratic right to object to this massacre financed by the taxes they pay.





Thursday, July 24, 2008

ZEYTINBURNU BARINAĞI- ZEYTINBURNU MUNICIPALITY SHELTER






Iste belediye barinaklarindan bir örnek: Istanbul, Zeytinburnu Barinagi. Yakaladiklari köpeklere nasıl baktıkları ortada. Hayvan Hakları Yasasını ciddiye alan yok. Yasanın uygulamayı denetleme görevini verdiği Cevre Bakanlığından, Il Çevre Müdürlüğünden ses yok.

Fotograflar herseyi anlatıyor.
ZEYTINBURNU MUNICIPALITY SHELTER

This is an example of what municipality shelters look like: Zeytinburnu Shelter. This is how they take care of the dogs they catch. Nobody takes the animal protection law seriously. The Ministry of Environment which is supposed to control the operation is silent.

The pictures tell everything.



SERİ KATİLLER KARTAL AYDOST'DA- SERIAL KILLERS AT KARTAL AYDOST




Ölüm timleri yine iş başındaydı. 23 Temmuz 2008 gece yarısı, Kartal Belediyesi’nin seri katilleri Aydost piknik alanındaki köpekleri zehirledi. Ertesi gün sabah 06:00 itibariyle zehirlenerek ölen köpeklerin sayısı 10'du. Bunlar sadece bulunabilenler. Herkes yataklarında huzur içinde uyurken onlar iç organları yavaş yavaş parçalanarak ve kan kusarak öldüler.

Istanbul 2010’da Avrupa’nın kültür başkenti olmaya hazırlanıyor.



SERIAL KILLERS AT KARTAL AYDOST

Death teams were on duty yesterday, July 23, 2008. Kartal Municipality serial killers poisoned dogs at Aydost picnic area. The number of dogs found killed had reached 10 by this morning, July 24, 2008. These are the ones that could be found. They died in pain, vomiting blood as their organs were broken down to pieces, as the city was sleeping in peace.

Istanbul is preparing to be the cultural capital of Europe in 2010.


Tuesday, July 22, 2008

BEYKOZ BELEDİYESİ ÇALIŞIYOR- BEYKOZ MUNICIPALITY ON DUTY






6 Mayıs, 2008 Ali Bahadır/ Beykoz: 10 köpek ve 2 kedi zehirlendi.
15 Mayıs 2008 Polonezköy/ Beykoz: 15 köpek orman bekçileri tarafından silahla vuruldu.
25 Haziran, 2008 Soğuksu/ Beykoz: 5 köpek zehirlendi
9 Temmuz, 2008 Riva / Beykoz: 30 köpek zehirlenerek ya da vurularak öldürüldü
12 Temmuz, 2008 Akbaba/ Beykoz: 10 köpek zehirlendi.
16 Temmuz, 2008 Paşabahçe / Beykoz: bir köpek zehirlendi.
17 Temmuz, 2008: Anadolu Kavağı / Beykoz: Bir köpek zehirlendi.
18 Temmuz, 2008: Bozhane /Beykoz: 3 köpek zehirlendi.

Beykoz Belediyesi, gönüllülerin barınağa girişini engelledikten sonra kanlı icraatını hızlandırdı. Barınaktaki 2000 köpeğin çoğu artık orada değil. Aralarında yavrular, sakatlar, hastalar hepsini, ya ucra alanlara attılar ya da öldüdrdüler. Barınakta kısırlaştırma yapılmıyor. Beykoz bölgesinde her gün ayrı bir beldeden itlaf haberleri geliyor.

Istanbul 2010’da Avrupa’nın kültür başkenti olmaya utanç verici bir iki yüzlülükle hazırlanıyor. Kanlı kültür başkenti... Uzerindeki kan ve dışkı kokusunu sahte bir parfumle örtmeye çalıştıkça daha da tiksindirici bir leş kokusu yayılıyor etrafa.


Beykoz'da olup bitenlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi için http://www.beykozkillers.wordpress.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.


BEYKOZ MUNICIPALITY ON DUTY


May 6, 2008, Ali Bahadır/ Beykoz: 10 dogs ve 2 cats poisoned.
May 15, 2008, Polonezköy/ Beykoz: 15 dogs shot by forest guards.
June 25, 2008, Soğuksu/ Beykoz: 5 dogs poisoned.
July 9, 2008, Riva / Beykoz: 30 dogs killed by poisoning or shot.
July 12, 2008, Akbaba/ Beykoz: 10 dogs poisoned.
July 16, 2008, Paşabahçe / Beykoz: one dog poisoned.
July 17, 2008, Anadolu Kavağı / Beykoz: One dog poisoned.
July 18, 2008, Bozhane /Beykoz: Three dogs poisoned.

Beykoz municipality has accelerated its bloody execution after banning the volunteers to enter the shelter. Most of the 2000 dogs that used to be at the shelter are not there any more. They have either killed or dumped them, including puppies, the sick and handicapped ones. Neutering is not done in the shelter any more. News of poisoning are reported from different villages in the region every day.

Istanbul is preparing to be the cultural capital of Europe in 2010 in a shamefully hypocratical style. Bloody capital of culture… Even a more disgusting stench fills the atmosphere as it tries to conceal the stink of blood and feces by a fake perfume.


For detailed information about what is going on in Beykoz, please visit http://www.beykozkillers.wordpress.com/








Friday, June 20, 2008

RSPCA'DEN CEVAP




Yıllardır, Türkiye’deki hayvan koruma mücadelesini bölmek ve güçsüz düşürmek için akıl almaz oyunlar oynandı. Bunlardan en kalıcı ve tahrip edici olanı, ultra milliyetçi refleksleri de kullandığı için olsa gerek, yurt dışında sahiplendirme ile ilgili olarak üretilen komplo teorileri oldu.

Yukarıda, dünyanın en büyük hayvan koruma organizasyonlarından biri olan RSPCA International’ın direktörü David Bowles’un bu konudaki görüşünü yayınlıyoruz.



LETTER FROM RSPCA


Incredible games have been played for years to weaken and divide the struggle for animal rights in Turkey. The conspiracy theories made up about rehoming abroad were the most damaging of all of these, most probably because they also provoked the ultra nationalistic prejudices.

Above is the letter about this subject from Mr. David Bowles, the director of RSPCA International, one of the biggest animal protection organizations of the world.
Mektubun Türkçesi:
19 Haziran, 2008



Hayvanların yurt dışında sahiplendirilmesi konusu, sokak hayvanı sorununa çözüm getirmesi ve içerdiği riskler bağlamında tartışılmaktadır. RSPCA’nin çalıştığı 30’u aşkın Avrupa ülkesinin birçoğunda, köpek nüfüsunun sahiplenme kapasitesinden çok yüksek olması deneniyle, sokak hayvanı sorunu yaşanmaktadır. Tabii ki, bütün köpeklerin kendi ülkelerinde sahiplendirilebilmeleri tercih edilir. Günümüzde birçok ülkede bu mümkün değildir. Bu nedenle birçok organizasyon, köpekleri Turkiye, Ispanya ve Yunanistan’dan Hollanda gibi ülkelere göndererek sahiplendirmek için güzel bir sistem kurmuştur. Köpeklerin çok fazla olduğu ülkelerden çok az olduğu ülkelere gönderildiği bu sistem iyi çalışmaktadır. Başta sahiplendirilen köpekler olmak üzere herkes mutludur.

Bu ulaşım çok iyi denetlenmektedir. Avrupa yasaları sahiplendirilen köpeklerin kayıt altına alınmasını ve iyi kosullarda seyahat etmelerini kontrol etmektedir. Birçok hava yolu bu seyahati yaptirmaktan memnundur. Bu ülkelerdeki hayvan korumacı gruplar köpeklerin biran önce yeni evlerine varmalarına özen gösterdiği gibi, sahiplendirme sonrasında da köpeğin uyum gösterip göstermediğini yakından izlemektedirler.

Sokak köpeklerinin diğer ülkelerdeki laboratuvarlara gönderildiğine dair dedikodular RSPCA’nın da kulağına gelmiştir. Sokak hayvanlarının laboratuvarlarda kullanılması illegal olduğu gibi pratik olarak da mümkün değildir. Laboratuvarların sağlıklı köpeklere ihtiyaçları vardır ve bu nedenle kendi köpeklerini kendileri üretmektedirler. Başka ülkelerden gelecek köpeklere ne ihtiyaçları vardır ne de bunu isterler. Ne yazık ki kulaktan kulağa yayılan bu dedikodu birçok hayvanın başka bir ülkede güzel bir hayata kavuşmasını engellemiştir. Hangisini tercih ederdiniz: bir Turk köpeğinin Hollanda’da sevgi dolu bir evde daha iyi bir hayat yaşamasını mı, yoksa iyi bir eve kavuşma ihtimalinin çok düşük olduğu Türkiye’de kalmasını mı?




David Bowles

RSPCA
Uluslararası Ilişkiler Direktörü

Thursday, May 29, 2008

TOPLU MEZARLAR- BU SEFER ANTALYA



Katliam devam ediyor.

Dün Istanbul Beykoz, Sarıyer, Ankara Mamak bugün Antalya Varsak. 5.500 köpeğin gömülü olduğu toplu mezar bulundu.

Sahipli, sahipsiz buldukları tüm köpekleri toplayıp öldürüyorlar. Insanlar görmezlikten geliyor. “Mahallemizde, köpekler var. Bunu buradan alın.” diye belediyeleri aramaya devam ediyorlar. Alınan köpeğin akıbetinin ne olduğunu bilmek istemiyorlar. Belediyeler sürekli inkar ediyor: “Biz kısırlaştırıp yerine bıraktık, diğer belediyeler toplayıp öldürmüştür.” “Hayvanseverler” birbirlerini karalamakla meşgul. Yabancılar bizden çok tepki gösteriyorlar. Türkiye’yi küçük düşürdükleri için öfkeleniyoruz.

Hunharca öldürülüyorlar. Kimsenin umurunda değil. Görmezlikten geliyoruz. Kimse bilmesin istiyoruz.

Onlar sessizce ve yalnız başına ölüyorlar. Hepimiz suçluyuz.


MASS GRAVES- THIS TIME ANTALYA VARSAK

Massacre continues.

Yesterday, Istanbul Beykoz, Sarıyer, Ankara Mamak, today Antalya Varsak… The mass graves of 5,500 dogs were found.

They are killing all dogs they find, including those that have owners. People try to ignore. They still call the municipality asking for the dog in their street to be taken. Where? They don’t want to think about that. Municipalities constantly deny what they are doing. Their common reply is, “We neutered and put them back. The other municipalities collect and kill.” “Animal lovers” continue fighting each other. Foreigners react more than we do. We get angry because they are insulting Turkish people.

They are murdered, cruelly. Nobody cares. We try to ignore. We want nobody to know about it.

They are dieing silently and lonely. We are all guilty.


Thursday, May 22, 2008

PETA'NIN BERLİN TÜRK KONSOLOSLUĞU ÖNÜNDEKİ PROTESTO GÖSTERİSİ






1.8 milyon üyesi ve destekleyicisi ile dünyanın en büyük hayvan hakları örgütü olan PETA, 22 Mayıs, 2008'de, Berlin Türkiye Konsolosluğu önünde, uluslararası basının da izlediği bir protesto eylemi yaparak, Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddeti protesto etti. Gösteride, PETA Almanya üyeleri Türkiye’de sokak hayvanlarına uygulanan insanlık dışı ve şiddet içeren uygulamalara derhal son verilmesini isteyen sloganlar attılar. Aynı örgüt 30 Nisan, 2008’de de Stuttgart’da benzer bir protesto eylemi yapmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en uygar hayvan hakları yasalarından birini cıkartmayı başarmıştır. Yasanın sokak hayvanlarının kısırlaştırıldıktan sonra alındıkları yere bırakılmalarını açıkça belirtmesine rağmen, belediyeler topladıkları hayvanları kısırlaştırdıktan sonra hiçbir yaşam şanslarının olmadığı ormanlara atmakta ya da zehirlemektedirler. Belediye barınakları hala ölüm kamplarından farksızdır.

Dünyanın gözü üzerimizdedir. belediyelerin hayvanlara reva gördüğü eziyetin yarattığı olumuz imaj, Türkiye Cumhuriyetinin milyonlarca dolar harcayarak yaptığı tanıtımın etkisini yok etmektedir.

Iletişimin bu kadar etkin olduğu bir çağda kimsenin gerçeği gizleme ya da inkar etme şansı yoktur. Kimsenin, yabancılar bizim işimize karışamaz demeye de hakkı yoktur. Hayvan hakları ihlalleri de insan hakları ihlalleri gibi dünya kamu oyunu ilgilendiren konulardır. Türkiye Cumhuriyeti sokak hayvanı sorununu uygar yöntemlerle çözebildiğini bütün dünyaya göstermek zorundadır.

PETA'S PROTEST IN FRONT OF TURKISH EMBASSY IN BERLIN




PETA which is the largest animal rights organization in the world with its 1.8 million members and supporters, held a demonstration in front of the Turkish Embassy in Berlin, on May 22, 2008, protesting the cruelty towards animals in Turkey. Member of PETA Germany, with their bodies painted in the colors of Turkish flag, shouted slogans demanding an end to the inhumane and violent methods of culling stray dogs. The same organization had done another demonstration in Stuttgart on April 30, 2008.

In spite of the fact that Turkish Republic has passed one of the most civilized animal protection laws which clearly states that animals should be neutered and released where they are taken from, municipalities continue to poison dogs or dump dogs in forests where they die of hunger and municipality shelters are like death camps.

The negative image created by how municipalities treat animals is erasing the effect of PR campaigns for which Turkish Government spends millions of dollars.

In this era of communication, nobody can conceal or deny the truth. Nobody has the right to say the world can not interfere with what we are doing. It is legitimate for the citizens of the world to interfere with violations of animal rights as well as human rights no mater where it takes place. Turkey has to show that it can solve the stray dog problem in a civilized way.





Tuesday, May 13, 2008

FORMULA 1 YARIŞLARINDA SKANDAL!

FORMULA I YARIŞLARINDA SKANDAL





Bu utanç verici görüntüler, Istanbul’daki hemen hemen bütün belediyelerin, inanılmaz bir vurdumduymazlıkla, topladıkları hayvanları şehir dışına, ormanlık alanlara atmaya devam etmelerinin sonucudur.

Hayvan Hakları Yasası, sokak hayvanlarının kısırlaştırıldıktan sonra alındıkları yere, yani kendi alanlarına geri bırakılmalarını emreder. Belediyeler bu hükmü göz göre göre ihlal etmekte, hayvanları toplu halde şehir dışına, insan yerleşiminin olmadığı alanlara atmaktadırlar. Formula I’de piste firlayan köpekler işte bunlardır: Kimbilir hangi sokaktan alınmış, şehir dışına atılmış, panik halinde kendi alanını arayan hayvanlar.

Köpeklerin doğal alanı şehir dışındaki boş araziler, Formula 1 pisti ya da ormanlar değildir. Köpekler evcil hayvanlardır. Içgüdüsel olarak, insana yakın yaşamak isterler. Onların yeri şehir dışı değil, şehrin sokaklarıdır.

Belediyeler bu gerçeği anlayana ve kalıcı bir çözüm için çalışmaya karar verene kadar, şehrin boşalan alanlarını doğurgan köpekler doldurmaya devam edecek, ne bu zulüm ne de bu rezalet bitmeyecektir.


SCANDAL AT FORMULA 1 PARK

These disgraceful sites are a result of nearly all municipalities in Istanbul, dumping stray dogs out of the city, to areas far away from human habitat.

Turkish Animal Protection Law demands that stray animals are released back to their territory after being neutered. Municipalities are openly violating this law and dumping dogs out of the city. The dogs that jumped to the Formula 1 park are the dogs dumped far away from their territory, trying to go back home in panic.

Neither the F1 Park, nor forests or areas out of the city are the natural territory of dogs. Dogs are domestic animals. They instinctively want to live near humans.

Until the municipalities understand this and mobilize their resources for a permanent solution to the problem, the empty areas in the city will be filled by fertile dogs and this torture and disgrace will continue.

Friday, May 9, 2008

EĞİTİM PROGRAMLARINA DEVAM EDİYORUZ


5 Mayıs, 2008’de, Sultanbeyli Nene Hatun Ilkoğretim Okulundaydık. Öğrenciler, sokak hayvanları ile ilgili farkındalık oluşturmak için hazırladığımız eğitim programını ilgi ile izlediler. Sunumdan sonra Robert Smith’in öncülüğü ve Hollanda’lı hayvan koruma derneği Wereldpootjes.nl’nin sponsorluğu ile bastırdığımız “Sahipsiz Köpekler Eğitim Kitapçığı”nı dağıttık.

Çocukların sokak hayvanları konusundaki duyarlılığı ve sorunun çözümüyle ilgili bilinçleri bizi yine gelecekle ilgili olarak umutlandırdı. Bu cocuklar büyüyüp, toplumda söz sahibi olduklarında, hayvanlara yönelik bugünki insafsız zulmün uygulanmasına izin vermeyecekleri, sorunun insani yollarla çözümlenmesini sağlayacaklarına inanıyoruz.


WE CONTINUE WITH THE EDUCATION PROGRAMMES

We were at Sultanbeyli Nene Hatun Primary School on May 5, 2008. The students attended the education program aiming to raise awareness about stray animals. After the program, we distributed “The Homeless Animals Education Booklet” published with the leadership of Robert Smith and sponsored by Wereldpootjes.nl, animal protection organization from Netherlands.

We were once more encouraged by the children’s sensitivity about stray animals and their consciousness about the humane solution of the problem. We believe that, when they grow up to be adults, they won’t let the current cruelty towards animals to continue and will succeed to solve this problem in a humane way.

Wednesday, April 30, 2008

PETA TÜRKİYE'DEKİ HAYVAN HAKLARI İHLALLERİNİ PROTESTO ETTİ




Dünyanın en büyük ve saygın hayvan koruma örgütlerinden biri olan PETA, Stuttgart’daki Türkiye Konsolosluğunun önünde, Türkiye’de köpeklere uygulanan şiddeti protesto etti.
Göstericilerin elindeki pankartta, “Türkiye, köpekleri öldürmekten vazgeç. Avrupa Birliği sizi izliyor” yazıyordu.

Hayvanların milliyeti yoktur. Global dünyada, hiçbir ulus, bizim köpeklerimize karşı davranışımıza kimse karışamaz diye kendisini savunamaz. Insan hakları gibi hayvan hakları da dünya kamuoyunun ilgi sahasının içindedir ve hayvanlarımıza yönelik kötü muamele konusunda bizi kınamaya hakları vardır.

Dünyadaki en ileri hayvan hakları yasalarından birini çıkarmayı başaran Türkiye Cumhuriyeti, bu yasayı uygulayabildiğini, sokak hayvanı sorununa itlaf dışında medeni bir çözümü de başarabildiğini bütün dünyaya göstermek zorundadır. Ilkel uygulamalarla bizleri bütün dünyaya rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Ulusal onurumuzla oynayanlar Türkiye'yi kınayanlar değil, ilkel uygulamalarla buna neden olanlardır.

PETA MADE A DEMONSTRATION PROTESTING CRUELTY AGAINST ANIMALS IN TURKEY

One of the worlds most famous and prestigious animal rights organizations, PETA, has made a demonstration across the Turkish consulate in Stuttgart, protesting the cruelty against dogs in Turkey. In the banner they held, it was written, “EU is watching you. Turkey, stop killing dogs.”

Animals have no nationality. In this global world, no nation can defend itself saying that nobody can interfere with how it behaves to its animals. Animal rights as well as human rights are in the sphere of interest of humanity.

Turkish nation which has succeeded to pass one of the most progressive animal rights law, has to prove that she can also implement it by solving the stray dog problem in a civilized and humane way. Nobody has the right to disgrace us in front of the world with the current primitive and cruel practice.






Monday, April 28, 2008

BERRİN OLCAY'IN AÇIKLAMASI

http://www.beykozbarinak.com/2008/04/28/berrin-olcay-in-aciklamasi/


Ömrünü hayvan kurtarmaya adadığına, tanıyan herkesin şahit olduğu Berrin Hanımın anlattıkları, caminanın ve belediyelerin içende bulunduğu ibret verici komployu anlatmaktadır. Berrin Hanımın adını vermekten imtina ettiği derneğin ve başrol oyunucusunun adını biz açıklayalım: Dohayko ve Genel Sekreteri Nesrin Çıtırık. O ve şürekası, yıllardır mücadeleyi bölme ve hedef saptırma misyonunu başarıyla yürütmüşlerdir. Hayvanların katledilmesine karşı mücedele eden dernekleri yurt dışına hayvan kaçırma iftirası ile ekarte etmeye, kamu oyunun dikkatin belediyelerin hayvan itlafından daha ilgi çekici olan “hayvan ticareti” masalına çekmeye çalışmışlar ve ne yazık ki başarmışlardır.

Böylece, hayvan koruma mücadelesinin bölünmesi ve zayıflatılmasından faydalanan belediyelere gün doğmuştur. Beykoz Belediyesi bunun en güncel örneğidir. Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, basın bildirisi ve gazete demeçlerinde de açıkça söylediği gibi, Dohayko’nun ihbarını gerekçe olarak kullanarak, hayvan korumacıları barınaktan uzaklaştırmıştır.

Şimdi, Beykoz Barınağında her gün sayıları eksilen, kimbilir hangi ormana, hangi dağ başına atılarak telef edilen hayvanların, ve doğru dürüst beslenmeyen içerideki tutsak diğerlerinin vebali yalnız belediyenin değil, asılsız iftiralarla itlafa zemin hazırlayan sözde hayvan koruma derneklerinindir.

Dohayko’nun izlediği politikanın üç gerekçesi olabilir. Ya itlafcılar için çalışmak üzere görevlendirilmişlerdir, ya yürüttükleri politikanın nereye varacağını hesaplayamayacak kadar şuursuzdurlar, ya da gözlerini bürüyen kin nedeniyle ne yaptıklarını göremeyecek kadar şaşkındırlar.

Nedeni ne olursa olsun, adları, Türkiye’nin hayvan korumacılık tarihine bir utanç lekesi olarak geçmiştir bile.


BERRIN OLCAY’S DECLARATION

The declaration of Berrin Olcay whose dedication for animal welfare nobody can deny, clearly enlightens the pathetic conspiracy atmosphere consciously created by municipalities and some so called animal welfare organizations. Let us reveal the name of the organization and its general secretary refered to in her letter: Dohayko and Nesrin Citirik. She and her followers have successfully fulfilled the mission of separating and weakening the struggle for animal welfare. They have spent all their time to eliminate the societies’ struggle for animals and have unfortunately succeeded to distract public attention from animal cruelty done by municipalities to the ridiculous lie about “dog trade to laboratories in Europe.”

Municipalities took advantage of the segregated and weak state of the animal protecting societies. Beykoz municipality is a good example for this. As the mayor of Beykoz clearly states in his press release, he used the denunciations of Dohayko as a justification for closing the doors of the shelter to volunteers.

Now, Dohayko and other so called animal protection societies are responsible for the dogs missing every day from the Beykoz shelter by being dumped in far away forests and uninhabited areas to starve to death and for the others kept in the shelter without food and water.

There might be three reasons for Dohayko’s policies. Either they were given this mission by dog killers, or they were not conscious enough to see what these policies would eventually lead to or their limitless hatred has stupefied them as not to be aware of what they were doing. Whatever the reason is, their name has already been written in the history of Turkish animal welfare as traitors.

Wednesday, April 23, 2008

CORINNA SCHUMACHER İSTANBUL'DAKİ SAHİPSİZ HAYVANLAR İÇİN DEVREDE





Yedi defa Formüla 1 dünya şampiyonasını elinde bulunduran Michael Schumacher'in eşi Corinna Schumacher, İstanbul'daki sahipsiz köpeklere yardım için çalışmaktadır. Bayan Schumacher, PETA Deutschland e.V. ad ve ünvanlı hayvanları koruma örgütüyle beraber İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bayın Kadir Topbaş 'a yazdıkları mektupta, hayvanların zehirlenmesinin ivedilikle durdurulmasını ve bunun şiddetle önüne geçilmesini dilemektedir. Schumacher ' 2004 yılında yürürlüğe giren hayvan hakları yasasının göstermelik olarak kalmaması gerekir. Türkiye hayvan hakları yasasının gelişimi ve nihayet kabulünü şahsen takip etmiş olup, 2004 yılı Temmuz ayında sayın Başbakan Erdoğan'a bu konuda yüreken teşekkür etme mutluluğunu yaşamış bulunmaktayım. Türkiye hayvan hakları yasasının amacı hayvanların azap ve acılara maruz bırakılmamalarını garanti etmek olup, ben de bu konuda elimden geleni yapmak arzusundayım' demektedir.
Basın açıklamasının tüm metni, ekte bulunmaktadır.

Iletişim: Carola Schmitt, 0049-7156-1782824, 0049-162-257-8504

CORINNA SCHUMAHER WRITES TO MAYOR TOPBAS FOR STRAY ANIMALS OF ISTANBUL

The Formula 1 World Champion Michael Schumacher’s wife, Corinna Schumacher, is trying to help stray dogs of Istanbul. With the animal protection society Peta Germany they have written a letter to Istanbul Metropolitan Municipality Mayor Kadir Topbas. In the letter they ask for poisoning of animals to be immediately stopped and prevented. In her letter, Ms. Schumaaher says: “ The Animal Protection Law passed in 2004 should stay on paper but be implemented. I have personally watched closely the development of Turkish animal protection legislation and have had the pleasure of expressing my thanks to Prime Minister Erdogan for passing the law in July 2004. The Turkish animal protection law aims to guarantee that animals will not be subject to any cruelty and I wish to do all I can to help in this.” The full press release is below.

Contact: Carola Schmitt, 0049-7156-1782824, 0049-162-257-8504

Saturday, April 19, 2008

BEYKOZ'DA ÖLÜMÜN KOKUSU






Bugün Beykoz Barınağında ölümün ve alçaklığın kokusu vardı.

Berrin Olcay ve Yasemin Baban’ın yıllardır ihtimamla baktığı evlatlarının, mama torbalarına sarılarak, üst üste gömüldüğü çukurları bulduk. Aralarında, birgün önce barınağı ziyaret eden hayvanseverlerin gördüğü, yetkililerin tedavi edileceğine söz verdiği bacağı kırık yavru köpek de vardı. Belli ki yeni öldürülmüşlerdi. Daha cesetleri soğumamıştı.

Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül ve yardımcısı Ihsan Öksüz’ün, 2000 köpeğin sorumluluğunu büyük bir özveriyle üstlenen iki fedakar insanı neden barınağa sokmadığı da böylece anlaşılmış oldu. Planlamış oldukları toplu katliam açığa çıktı.

Bugün, herkes icin katliamın ya da adaletin yanında yer almaya karar verme günüdür. Bugün yalan ve iftiraların nereye vardığının farkına varılması için son fırsattır.

Bu katliamı yapanlar ve kışkırtanlar adelet önünde hesap verinceye kadar, mücadelemiz devam edecektir.

Biz bu ülkede hukukun egemen olduğunu kanıtlayana kadar susmayacağız.

Ayrıntılı bilgi için: www.beykozbarinak.com

Lütfen, Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül’e ve Başkan Yardımcısı Ihsan Öksüz’e aşağıdaki telefon ve e-posta adreslerinden ulaşın. Toplu katliamı durdurmak için bir adım da siz atın. Ölüm emrini bekleyen binlerce köpeğin aynı toplu mezarlara atılmasına seyirci olmayın. Lütfen, insan olmanın onuru için harekete geçin.
Muharrem Ergül 0533 / 664 70 58 mergul@beykoz.bel.tr
Ihsan Öksüz 0532 / 406 37 57 i.sabrioksuz@beykoz.bel.tr
Beykoz Belediyesi Özel Kalem Md. 0216 / 331 36 56

STENCH OF DEATH AT BEYKOZ

Today there was the stench of death and brutality at Beykoz Shelter.

We found the graves of dogs that Berrin Olcay and Yasemin Baban had looked after with affection for years, wrapped in food bags, burried randomly one on top of the other. One of them was the puppy with the broken leg that animal lovers who visited the shelter the other day had seen. They were just killed. Their bodies were still warm.

Today it became clear why Beykoz mayor Muharrem Ergül and his deputy Ihsan Öksüz had forbidden the two women to enter the shelter. The mass murder they were planning is revealed.

Today is the day to decide to stand on the side of massacre or justice. This is the day of being aware where lies and slander lead to.

We will not stop fighting until those responsible for this massacre and those who provoke it testify in front of the court.

We will not keep silent until we prove that Turkey has a jurisprudential regime.
For detailed information: http://beykozkillers.wordpress.com

Please reach Beykoz Mayor Muharrem Ergül and his deputy Ihsan Öksüz from the e-mails below and unite to stop this mass murder. Don’t turn your back to thousands of animals waiting helplessly to be thrown to mass graves. Please do act for the honor of being human.
Muharrem Ergül +90 533 / 664 70 58
Ihsan Öksüz +90 532 / 406 37 57
Private Secretariat 0216 / 331 36 56

Monday, March 10, 2008

KÜÇÜKÇEKMECE BARINAĞI REZALETİ











Küçükçekmece Belediyesinin Barınağını ziyaret ettiğimizde gördüğümüz manzara karşısında dehşete kapıldık. En fazla üç-dört köpeğin kısa süre tutulacağı boyutlardaki kafeslerin her birinde irili ufaklı 10-15 köpek vardı. Köpeklerin bazıları aşırı kalabalıktan kavga ettikleri için olsa gerek yara bere içindeydi. Hayvanların hemen hepsi inanılmayacak kadar zayıftı. Kafeslerde mama kabı yoktu. Köpekler, tavuk besler gibi, kafesin sidikli ıslak zeminine bir avuç- evet 15 köpeğe bir avuç- mama atılarak sözde besleniyordu. Hayvan başına iki tane kuru mama düşüyordu, o da kalırsa.

Başka bir kafeste tek başına yatan, felçli bir köpek gördük. Arka ayakları kaskatı kesilmişti. Can çekişiyordu. Sorumlu Veteriner Muhammet Özkan’a sorduk. Trafik kazası sonucu getirildiğini söyledi. Nasil bir tedavi yapıldığını sorduk. Cevap vermedi. Israr ettik. Vitamin veriyoruz dedi.

Fotoğraf çekmemize izin vermediler.

Pazar günü tekrar gittik. Içeri alınmadık. Sağlık Işleri Müdürü Kadir Bulut kimsenin barinağa alınmaması için talimat vermiş. Kapıdan gördüğümüz manzara aynıydı. Yine hayvanların önünde mama kabı yoktu. Bekçiye, geçen gün gördüğümüz kaza geçirmiş köpeği sorduk. Yine aynı yerde, taşın üzerinde yattığını söyledi.

Iki gün sonra bazı hayvanları yine insan yerleşiminden çok uzak yerlere bırakmışlar. Yukarıdaki fotograflarda Küçükçekmece Barınağından bırakılan köpekleri görüyorsunuz. Barınak koşullarının canlı delili olarak.

Bu rezaletin artık bitmesi için, 5199 Sayılı Hayvan Hakları Yasasının uygulanması ve kısırlaştırılan hayvanların alındıkları yere geri bırakılmaları için lütfen aşağıdaki sorumlulara ulaşın:

Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Belediyesi Sağlık Müdürü Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Md.
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Cevre ve Orman Bakanlığı Istanbul Il Müdürü
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374


SCANDAL AT KUCUKCEKMECE SHELTER

We were shocked at what we saw when we visited the Kucukcekmece Shelter. There were 10-15 dogs in each kennel that was only of a size for two or three dogs to stay for a temporary period. Some of the dogs were wounded, most probably because of fights that took place as a result of the overcrowded kennels. Nearly all of the dogs very extremely skinny. There were no food cups in the kennels. The dogs were so called fed by throwing a hand full of dry food to the kennel floor wet with urine and feces. Each animal had, two or three bits of dry food to his share, if he had the chance to pick it up in time.

On another kennel we saw a paralyzed animal lying on wet stone floor. His hind legs were rigid. It was obvious that he was in pain. We asked the vet Muhammet Ozkan what had happened to this animal. He said that he had a car accident. We asked what he was doing as a treatment. He didn’t answer. When we insisted, he said he was giving vitamins…

They didn’t let us take pictures.

Two days later we went there again, on Sunday. They didn’t let us in. The head of health department, Kadir Bulut had ordered for nobody to be taken in. We looked inside from the outer door of the shelter. There were no food cups in kennels. We asked the guard about the paralyzed dog we had seen two days ago. He told us that he was still there, lying in pain.

We have found out that two days later, some of the dogs were dumped in places far away from human habitat where there is no chance for them to find any food. Our friends went and took some pictures. Above you see the pictures of dogs released from Kucukcekmece shelter as the living witnesses of the conditions in the shelter.

For this horror to end for Kucukcekmece Municipality act as Animal Protection Law 5199 demands please reach to those that are responsible for this crime:


Küçükçekmece Major Aziz Yeniay: Tel: 212 411 06 00 fax:, 0212 411 06 08
Kuçükçekmece Municipality Health Deparment Director Kadir Bulut: 0212 624 94 98


Environment and Forest Ministery National Parks General Director .
Mustafa Kemal Yalınkılıç: mkemal@milliparklar.gov.tr fax: 0312 / 207 59 81

Environment and Forest Ministery Regional Director of Istanbul
Mehmet Emin Birpınar: mbirpinar@gmail.com fax: 0212 5200374


Saturday, March 1, 2008

Volunteers find dogs poisoned in Sariyer / Turkish Daily News, Friday, February 29, 2008

Volunteers find dogs poisoned in Sariyer
Friday, February 29, 2008

Sariyer Municipality's forests are dumping grounds for unwanted dogs, say certified animal protection volunteers. There, away from the public eye, dogs are continually massacred. In the last week 15 dogs were found poisoned in the area.



DAMARIS KREMIDA and SENEM SONGÜN
ISTANBUL – Turkish Daily News


Fifteen stray dogs were found poisoned in the forested area of Istanbul's Sarıyer district this week, according to eyewitness reports from animal protection volunteers in Sarıyer and neighboring Bahçeköy yesterday.

The dogs were found ? and then cared for ? by the volunteers on the main road that connects Bahçeköy, Zekeriyaköy and the Black Sea town of Kilyos. All of the dogs were shot with poison using the same Blow Pipe syringe device used mainly by municipalities as a way to ?clean? the city of unwanted dogs, the volunteers told the Turkish Daily News.

Şebnem Aslan, a lecturer at Bilgi University, has been an animal activist since 2000 and was certified one year ago as an animal welfare volunteer after taking a course organized by the Greater Istanbul Municipality. Aslan is a resident of Ariköy. ?This set of poisonings started last week,? said Aslan. ?They all had the same injections in their backs.?

"This poison injection device is only used by municipalities", said Aslan, and she and other volunteers felt this batch of poisonings is proof the municipality was behind the deaths of the dogs. "But we are not sure which municipality used them," she said. "They do this every three months or so, kill and poison them in Zekeriyaköy. Every day they bring new dogs from the center of the city, because people complain about them, and the city just dumps them here," said Aslan. She and the other volunteers in the area take care of the dogs that arrive in their neighborhood, giving them bread and water, and "every two to three months these dogs just disappear," she said. "Although they always suspected the dogs were killed, in this case the evidence is irrefutable," she said.

In her village of Arıköy, there are five volunteers like her to take care of the village's 20 stray dogs.

"This poisoning is not the first or the last; it has been going on for years. This is near Sarıyer and we think Sarıyer municipality did it," said Bilge Okay, founder of the Homeless Animals and Environmental Protection Society (EHDKD).

A new animal protection law that stipulates internationally accepted practices about how to deal with stray dogs, was passed in 2004. Under Article 5199, municipalities are obliged to neuter and return stray animals to where they are taken from so the animals can guard their neighborhoods from un-neutered ones. Throwing animals out of cities and into forests is illegal.

However, Sarıyer Mayor Yusuf Tülün has been anything but supportive of the law and animal activists, according to volunteers in the Sarıyer area. Members of the EHDKD, which has lobbied the Sarıyer municipality for years to help them take care of the stray dog problem by adhering to the law and working with the volunteers, got a brusque response from him which they posted on their Web site. (click here to read the article)

"The animal protection law is disgusting. I have to do what the citizens say. I get votes from human beings, not dogs. People don't want dogs in the streets. Why should I take them back to their territory? I have them collected, taken to Kisirkaya and then dumped in their natural habitat, which is the forest. I would prefer poisoning were legal again. We have so many responsibilities other than dogs. I will not cooperate with volunteers. They cannot enter the rehabilitation center in Kisirkaya. This problem can only be solved by the Metropolitan Municipality and the local government of Istanbul. All the dogs must be collected by them and dumped in areas far away from the city. Animal lovers can go and feed them there if they want to," Tulun reportedly said on Jan. 24. The mayor was not available to verify whether this statement was true.

One of Sarıyer Municipality's veterinary experts, who asked to remain unnamed, spoke to the TDN. He denounced the poisonings and said they were clearly done by people with bad intentions. He is disappointed, however, that animal protection volunteers accused the Sarıyer Municipality of the cruel acts. "Why are they accusing us? We had good relations with them," he said. The municipal expert was aware of the killings of three large dogs and a cat, but he understood their deaths were from food poisoning. "The municipality sent one dog for an autopsy to verify the cause of its death", he said, adding that the municipality was not involved in leaving stray dogs in the forest. "Our role is to rehabilitate street animals," he said. "The welfare of animals, people and society is our job."

When asked whether the municipality intended to find the culprits who poisoned the dogs on the road from Bahçeköy to Kilyos, he said that area is outside Sarıyer 's borders and is the responsibility of legal authorities. Since Sarıyer Municipality hired a new head veterinarian, Ahmet Bolukbasi, the city has seemed at least willing to cooperate with the animal welfare volunteers, he said.

EHDKD has two court cases open against Sarıyer Municipality for illegally dumping dogs in forests. "We will not give up our legal struggle until this illegal, inhumane, cruel practice is stopped," said Ivan Jimenez, a real estate finance officer and animal rights volunteer living in Istanbul, to the TDN. "We will not let animals be tortured like this."

Sarıyer' de zehirlenen köpekler / Turkish Daily News

Hayvan korumacı sertifikasına sahip gönüllüler, Sarıyer Belediyesi sınırı içinde bulunan ormanların istenmeyen köpeklerin atıldığı bir alan haline geldiğini söylüyorlar. Köpekler, insanların gözünden uzak bu yerlerde sürekli katlediliyor. Geçen hafta, 15 köpek daha zehirlenmiş olarak bulundu.




DAMARIS KREMIDA ve SENEM SONGÜN
ISTANBUL – Turkish Daily News


Sarıyer ve yakınında bulunan Bahçeköy’de oturan görgü tanıklarına göre, dün Istanbul Sarıyer bölgesinin ormanlık alanında onbeş köpek zehirlenmiş olarak bulundu.

Gönüllüler bu köpekleri Bahçeköy’ü Zekeriyaköy’e ve Kilyos’a bağlayan ana yolun kenarında buldular. Gönüllerin Turkish Daily News’a söylediklerine göre, köpeklerin üzerinde sadece belediyelerin şehirleri istenmeyen köpeklerden arındırmak için kullandığı üflemeli uyuşturucu silahın şırıngaları bulundu.

Bilgi Universitesinde oğretim görevlisi olan Şebnem Aslan, 2000 yılından beri hayvan hakları aktivisti. Bir yıl önce de Istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan bir kursa katılarak hayvan korumacı sertifikası almış. Arıköy’de oturan Aslan ” Bu zehirlemeler geçen hafta başladı. Bütün köpeklerin sırtında aynı zehirleme enjektörleri vardı.” dedi.

Aslan’ın söylediğine göre, bu zehirleme enjektörü sadece belediyeler tarafından kullanılıyor. “Bu nedenle, zehirlemeyi belediyenin yaptığını düşünüyoruz. Hangi belediyenin yaptığından emin değiliz. Her üc ayda bir bunu yapıyorlar. Her gün buraya şehir merkezinden yeni köpekler atılıyor, insanlar şikayetçi olduğu için. “ O ve diğer gönüllüler kendi bölgelerindeki köpekleri ekmek ve su ile besliyorlar. Aslan, “Ama her üç ayda bir bu köpekler ortadan kayboluyor. Köpeklerin öldürüldüğünden hep şüpheleniyorduk, bu kez somut olarak delilleri bulduk.” Aslan’ın yaşadığı Arıköy’de, kendisi dışında yirmi sokak hayvanına bakan beş gönüllü daha var.

Evsiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği kurucularından Bilge Okay, “Bu zehirleme ne ilk ne de sondur. Bu bölge Sariyer Belediyesin sınırları içinde. Dolayısıyla biz zehirlemeyi Sariyer Belediyesi’nin yaptığını düşünüyoruz.” dedi.

Sokak hayvanları sorununun çözümüne ilişkin uluslararası kabul görmüş yöntemleri benimseyen Hayvanları Koruma Yasası 2004’de çıktı. 5199 Sayılı yasa, belediyeleri sokak hayvanlarını kısırlaştırıp aşıladıktan sonra alındıkları yere geri bırakmakla yükümlü kılıyor. Böylece, kısır olan bu hayvanların kendi alanlarını kısır olmayanlara karşı korumaları hedefleniyor. Hayvanları şehir dışına atmak yasal değil.

Oysa, Sarıyer’deki gönüllülere göre, Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün yasaya da hayvan korumacılara da karşı. Yıllardır, Sarıyer Belediyesini sokak hayvanı sorununu kanuna uygun olarak ve gönüllülerle işbirliği içinde çözmek için ikna etmeye çalışan EHDKD gönüllüleri, kendisinden aldıkları açık cevabi web sayfalarında yayınladılar. ( ilgili haberi okuyun )


Tulun’ün 24 Ocak’ta yapılan görüşmede şöyle söylediği yazıyor: “Hayvan Hakları Yasası baş belasıdır. Ben vatandaşın dediğini yapmak durumundayım. Ben insanlardan oy alıyorum, köpeklerden değil. Neden onları ait oldukları yere geri bırakayım? Onlar toplandıktan sonra Kısırkaya’ya getirilir, oradan da doğal alanlarına yani ormana bırakılır. Keşke zehirleme yeniden legal olsa. Bizim hayvanlarin dışında bir sürü sorumluluğumuz var. Gönüllülerle işbirliği yapmam. Gönüllüler, Kısırkaya’daki rehabilitasyon merkezine giremezler. Bu sorun Büyükşehir Belediyesi tarafından çözülmeli. Bütün köpekler onlar tarafından toplanıp şehir dışına atılmalı. Hayvanseverler isterlerse gidip onları atıldıkları yerde beslesinler. “ Bu ifadelerin doğruluğunu teyyit etmek için aradığımız Tülün’e ulaşamadık.


Sarıyer Belediyesinin isminin açıklanmasını istemeyen bir veterineri TDN’ye, zehirlemeyi kesinlikle kendilerinin değil kötü niyetli insanların yaptığını söyledi. Hayvan korumacıların onları suçlamasından hayal kırıklığına uğradıklarını söyledi. “Neden bizi suçluyorlar? Onlarla iyi ilişkilerimiz vardı” dedi. Aynı veteriner, üç büyük köpek ve bir kedinin öldürüldüğünden haberleri olduğunu, ama ölümün gıda zehirlenmesi olduğunu tahmin ettiğini söyledi. Belediyenin, köpeklerden birini, ölüm nedeninin anlaşılması için otopsiye gönderdiğini, kendilerinin köpeklerin ormana atılması ile alakası olmadığını, ekledi. “ Bizim görevimiz hayvanları rehabilite etmektir. Bizim işimiz hayvanların, insanların ve toplumun refahını sağlamak.” dedi.

Bahçeköy’den Kilyos’a kadar olan alandaki zehirlemelerin failini bulmaya niyetleri olup olmadığını sorduğumuzda ise, bu bölgenin Sarıyer sınırları dışında olduğunu ve bu konunun da kamu otoritelerinin sorumluluğuna girdiği cevabını verdi. Sarıyer Belediyesi’nde , yeni veteriner müdürü Ahmet Bölükbaşı göreve geldiğinden beri, hayvan koruma gönüllüleriyle işbirliğine daha sıcak bakıldığını söyledi.

EHDKD’nin Sarıyer Belediyesine karşı, köpekleri kanuna aykırı bir biçimde ormana attığı için açtığı iki dava bulunmakta. Istanbul’da yaşayan ve gayrimenkul finansmanı ile uğraşan bir işadamı ve aynı zamanda hayvan hakları gönüllüsü olan Ivan Jimenez, TDN’e “ Bu kanunsuz, insanlık dışı ve vahşi uygulama durduruluncaya kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. “ dedi. “Hayvanlara bu şekilde eziyet edilmesine izin vermeyeceğiz. “