Sayın Güler Gülhan’dan aldığımız mektupta şöyle diyor:
“Birbuçuk yıl önce Büyükçekmece Gölünün kenarında, Tepecik Mevkiine 60 kadar kısırlaştırılmış köpek atılmıştı. Biz, bu köpekleri gün aşırı beslemeye gidiyorduk. Geçtiğimiz günlerde, aynı bölgeye toplama kampından çıkmışcasına bir deri bir kemik 35 köpek daha atıldı. Aralarında avuç içi büyüklüğünde yavrularıyla birlikte atılan anneler de var. Buraya daha önce atılmış köpekler yeni gelenleri bölgelerine kabul etmedikleri için, yemek yemeğe gelmeye dahi korkuyorlar. Hepsi perişan durumda. Bu köpeklerin kulağında Istanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait beyaz küpeler var. Küpelerin üzerinde hangi bölgeden alındıklarını gösteren numara yok. Yavruları sahiplendirmek için evime aldım. Oraya götürecek yemek bulmakta zorluk çekiyorum.”
Tarihci Murat Bardakçı’nın yazdığına göre, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, Ikinci Mahmut zamanında Istanbul’daki tüm köpekler yakalanıp Hayırsızada’ya gönderildiğinde halk, “Hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir, başımıza iş açılır, köpekleri orada bırakmayalım” diye homurdanınca sağ kalan köpekler teknelere konulup tekrar Istanbul sokaklarına salınmış.
Ne yazık ki, bugün ne Istanbul halkı, ne de sehrin yerel yöneticileri 19.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan atalarımızın gösterdiği hassasiyeti göstermiyorlar.
“Birbuçuk yıl önce Büyükçekmece Gölünün kenarında, Tepecik Mevkiine 60 kadar kısırlaştırılmış köpek atılmıştı. Biz, bu köpekleri gün aşırı beslemeye gidiyorduk. Geçtiğimiz günlerde, aynı bölgeye toplama kampından çıkmışcasına bir deri bir kemik 35 köpek daha atıldı. Aralarında avuç içi büyüklüğünde yavrularıyla birlikte atılan anneler de var. Buraya daha önce atılmış köpekler yeni gelenleri bölgelerine kabul etmedikleri için, yemek yemeğe gelmeye dahi korkuyorlar. Hepsi perişan durumda. Bu köpeklerin kulağında Istanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait beyaz küpeler var. Küpelerin üzerinde hangi bölgeden alındıklarını gösteren numara yok. Yavruları sahiplendirmek için evime aldım. Oraya götürecek yemek bulmakta zorluk çekiyorum.”
Tarihci Murat Bardakçı’nın yazdığına göre, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, Ikinci Mahmut zamanında Istanbul’daki tüm köpekler yakalanıp Hayırsızada’ya gönderildiğinde halk, “Hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir, başımıza iş açılır, köpekleri orada bırakmayalım” diye homurdanınca sağ kalan köpekler teknelere konulup tekrar Istanbul sokaklarına salınmış.
Ne yazık ki, bugün ne Istanbul halkı, ne de sehrin yerel yöneticileri 19.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan atalarımızın gösterdiği hassasiyeti göstermiyorlar.
Bu katliam ne zaman bitecek? Istanbul'lular ormanlardan gelen bu çığlıkları ne zaman duyacaklar?
MASSACRE IS CONTINUING
Ms. Guler Gulhan sent the following e-mail:
“About sixty neutered dogs were dumped in Tepecik area near Buyukcemece Lake, one and a half years ago. We were going there to feed the dogs every other day of the week. Last week, thirty five more dogs were dumped at the same area. They were as skinny as they were coming from a concentration camp and some of them were mothers with babies as big as the palm of one’s hand. The new comers are even afraid to come to eat what we bring them because the ones that were dumped there before don’t accept them in the territory. All of them are in appalling condition. These dogs have Istanbul Municipality tags in their ears without any numbers showing from which area they were collected. I have taken the puppies home for rehoming. I have difficulty finding food to bring them.”
Historian Murat Bardakci wrote that in the first quarter of 19th century, under the rule of Mahmut the Second, all Istanbul dogs were collected and dumped in Oxeia Island. The citizens who heard the cries of dogs protested by saying: “Torturing dogs will bring us bad luck. Bring the dogs back.” The dogs which survived were brought back to the city and released in the streets.
Unfortunately, today, neither the citizens of Istanbul, nor the local governments show the same sensitivity as our ancestors did.
When will this massacre stop? When will the citizens of Istanbul hear the cries coming from the forests and far away areas?
No comments:
Post a Comment