Wednesday, August 27, 2008

SARIYER'DE KÖPEK KALMADI-NO DOGS LEFT IN SARIYER




Sariyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün’ün talimatıyla, veteriner işlerinden sorumlu Meral Başaran’ın komutasında yürütülen köpek imha çalışmalarında ilk etap tamamlanmış ve Sarıyer ilçesinde neredeyse köpek kalmamıştır. Armutlu, Emirgan, Istinye, Büyükdere... tüm mahallelerdeki, sahipli, sahipsiz, küpeli, küpesiz, mahallelinin baktığı bütün köpekler belediye ekipleri tarafından, yer yer itirazlarla karşılaşıldığında zor kullanılarak toplanıp uzak ormanlara atılmak suretiyle itlaf edilmiştir.

Meral Başaran ve ekibinin ilçeyi hayvanlardan arındırdık diye övündüğünü duyuyoruz.

Şunu bilmeliler ki, köpeklerden arındırdıklarını sandıkları sokaklar bir süre sonra doğurgan köpeklerle yeniden dolacaktır. 5199 Sayılı Hayvan Koruma Kanununun kısırlaştırılan köpeklerin alındıkları yere bırakılmasını emretmesinin nedeni, çözümün, ancak tüm sokakların kısır hayvanlar tarafından koruduğunda mümkün olacağı içindir. Ama bu uzun vadeli çözüm projesi ne belediye başkanı ne de sorumlu ekibin işine gelmemektedir. Onlar, kanuna rağmen, ihale şirketleri eliyle, katliam yapmayı ve yerel seçimlere sorunu çözmüş gibi yaparak girmeyi tercih etmişlerdir.

Ama Sarıyer halkı köpeksiz sokakların ardındaki katliamın farkındadır. Bu kanlı icraata onay vermeyecektir.

NO DOGS LEFT IN SARIYER

The first round of dog eradication project started with the directive of Sariyer mayor Yusuf Tulun and executed under the command of Meral Basaran has been completed in Sariyer. There has been nearly no dogs left in the region. The teams have collected all dogs, regardless of the fact that some have owners, some are already neutered and looked after by the community. Now there are nearly no dogs left in Armutlu, Emirgan, Istinye, Buyukdere… nearly all the villages. The dogs that are collected are dumped in forests far away from the region.

We are hearing that Meral Basaran and his team are proud that they have cleaned the region of dogs.

They should know that soon the streets they have emptied will be occupied by fertile new comers. The reason why the Animal Protection Law No. 5199 orders the neutered dogs to be returned back to where they are taken is because a solution is only possible if and only if the streets are protected by neutered dogs from the entrance of fertile new comers. But they are not concerned about any long term solution. They prefer to go against the law, do this massacre though a contractor firm and go to local elections pretending they have solved the problem.

But inhabitants of Sariyer are aware of the massacre behind the empty streets. At the elections, they will show that they don't give approval to this bloody execution.



Thursday, August 14, 2008

MARCUS

Marcus- Markus, one of countless Turkish dogs abandoned in the woods to starve to death.
Marcus- ormanda açlıktan ölüme terkedilen sayısız Türk köpeklerinden sadece birisi



Asağıdaki yazı, Istanbul'da hayvanların maruz kaldığı şiddetle ilgili inceleme yapmak üzere gelen PETA Almanya temsilcisi Magda tarafından PETA bloguna yazılmıştır. Yazının Ingilizce aslı http://blog.helpinganimals.com/ adresinden okunabilir.

The following article was written by Magda from PETA Germany who visited Istanbul to make an investigation about the terror animals are subject to in Turkey. The original article is in http://blog.helpinganimals.com/

MARCUS


PETA Almanya’nın Türkiye sokak hayvanı kampanyası için Istanbul’a yaptığım geziyi düşündüğümde ilk aklıma gelen küçük yavru Markus oluyor. Ona bu ismi Istanbul’daki aktivistler erkek arkadasimin isminden esinlenerek verdiler.
Markus’u Beykoz hayvan barınağına giderken yolda bulduk. Beykoz Barınağını, oradaki terkedilmiş, travma geçirmiş ve aç köpeklerle ilgili korkunç hikayeleri haftalardır bize ulaştığı için biliyorduk.
Küçük yavru Marcus dört aylık kadardı. Orman yolunun üzerinde, medeniyetten çok uzak bir mevkide şaşkınlık içinde dolanıyordu. Büyük bir ihtimalle o, Beykoz ormanlarına atılan yüzlerce köpekten sadece bir tanesiydi. Türk yetkililer, köpek sayısının yüksek oluşunun yarattığı bariz ve yagın problemle mücadele etmek için bu insanlık dışı ve kesinlikle hicbir sonuç getirmeyecek yöntemi seçmişler. Bu hayvanlar hayvan koruma aktivistleri tarafından bulunmazlarsa açlıktan ölüyorlar.


Bu ürkek yavru köpeğe bakmak için arabamızı durdurduk. Markus bir köşeye saklanarak kendisini görünmez kılmaya çalıştı. Yıllardır hayvanlar için mücadele eden ve Beykoz ormanlarına her gün atılan yüzlerce terkedilmiş köpeğe bakan bir aktivist olan Yasemin Baban, onu kucağına aldığında ne kadar bitkin ve zayif olduğunu gördü ve hemen arabaya götürdü. Marcus’un neredeyse vücudunda hiç tüy yoktu ve çelimsiz vücudu yaralarla kaplıydı. Bu görüntü ilerlemis derecede uyuz olduğunun göstergesiydi. Marcus ilk başta arabanın arkasından kaçmaya çalıştı. Endişeliydi. Sonra arabanın bagaşında, yolda rastlanilması muhtemel herhangi bir aç köpek için stoklanmış mamayı görünce fikrini değiştirdi ve küçük patileriyle mümkün olduğü kadar çok mamayı kavramaya çalıştı.

Beykoz Barınağındaki insanlık dışı koşulları görüntülemeğe çalışırken Marcus SHKD adlı hayvan korumacı aktivist grubunun barinağına götürüldü. Bu aktivistler, yıllardır, Robert Smith’in başkanlığında Istanbul’un evsiz köpekleri için mücadele ediyorlar. Çalışmaları, mümkün olduğu kadar çok hayvanı - sokak hayvanı nufusunu azaltmak için tek uzun vadeli ve insani çözüm olan- kısırlaştırmayı hedefliyor. Bu grubun çalışması ve “orman barınağı” aklımda hep bir umut kıvılcımı olarak kalacak.

Yirmidört saat sonra bu barınakta misafirdim. Gelir gelmez, benim küçük öksüzümün güzel ve gölgelik bir alanda, diğer iki kurtarılmış yavruyla birlikte kaldığını gördüm. Onun moralini duzeltmek için ellerimi çırpıp sevgi sözcükleri söylemeyi denedim. Bana kuyruğunu mahcup bir biçimde sallayarak cevap verdi. Yaşadığı bunca şeyden sonra bakışları hala donuktu. Hayatı boyunca bu travmanın etkisini atlatamayacağını düşünerek endişelenmeye başlamıştım ki gözlerinde bir umut ışığı farkettim.
Markus’u SHKD barinağını birakıp eve dönerken üzgün ve hüzünlüydüm. Istanbul’da gördüğüm, köpeklerin yaşamalarına değer tek yer orasıydı. Sokaklarda ve ormanda gördüğüm, hayvan koruma aktivistleri tarafından kurtarılma şansı olmayan onca köpeğe ne olacaktı? Devletin hayvan barınaklarında korkunç koşullarda kalan bunca köpeğe ne olacaktı? Marcus ne olacaktı? Iyileşecek miydi?

Şimdi yeniden Almanya’dayim. Hala Istanbul’da gördüklerimle başetmeye çalışıyorum. Emziremedikleri için yavruları ölen anne köpekler, barınaklarda gördüğüm ve bana boş gözlerle bakan yaşamaktan vazgeçmiş depresif köpekler, ormana atılmış yüzlerce hasta, yaralı, sakat, aç köpek. En çok da, 8 Ağustos Cuma günü hastalığı kurtarıldığı güne kadar çok ilerlemiş olduğu için SHKD barınağında ölen benim Markus’unu düşünüyorum.

Türkiye’deki sokak hayvanlarına yardım etmek istiyorsanız lütfen bulunduğunuz ülkedeki Türkiye konsolosluğunu arayın ve bu konuyla ilgili duygularınızı onlara iletin.

Thursday, August 7, 2008

KÖPEKLER NEREYE GİTTİ? WHERE HAVE ALL THE DOGS GONE?







Bunlar, Beykoz Barınağının ormanlık alanının önceki ve bugünki fotografları. Orada yaşayan 500 köpek artık yok. Kimbilir hangi ormana atılıp hunharca öldürüldüler. Belediye bu konudaki şikayet dilekçelerine, “Köpeklerin hepsi orada” diye cevap veriyor. Hesap soran insanlarla utanmazca dalga geçiyorlar.

Muharrem Ergül ! Bu köpekleri nereye attınız? Onları hangi uzak ormanlarda katlettiniz?
Dohayko yöneticileri ! Sebep olduklarınızla gurur duyuyor musunuz?



WHERE HAVE ALL THE DOGS GONE ?


These are the photos of Beykoz forest shelter before and after the Beykoz Municipality prohibited volunteers’ entrance and control of the shelter. The 500 dogs living in the forest part are not there any more. They have been dumped and killed ruthlessly at a far away forest. The municipality is answering the complaints and questions about what is going on in a frivolous manner saying: “All the 2000 dogs are there.” They are making fun of people who want to be informed about what is going on.

Muharrem Ergül! Where have you dumped these dogs? In which far away forest have you murdered them?

Dohayko people ! Are you proud of what you have caused?



Sunday, August 3, 2008

BEYKOZ'DA KATLIAM DEVAM EDIYOR- MASSACRE IN BEYKOZ CONTINUES




Hatırlarsınız. iki ay once Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül’ün kararı ile gönüllülerin Beykoz Barınağına girişi yasaklanmıştı. Gerekçe olarak gönüllülerin hayvanları Avrupa’ya sattıklarına dair saçma sapan bir iddia öne sürmüştü. Iddiayi dayandırdığı kaynak ise Dohayko’dan gelen ihbar mektuplarıydı.

O gün barınak ve yanındaki ormanlık alanda 2000 köpek vardı. Bugun barınak ve çevresinde sadece 400 köpek kaldı. Barınak inanılmaz bir izbeye dönüşmüş. Hayvanlara ekmek ve sudan oluşan bir bulamaç veriliyor. Afet ekmeği ambalajlarına bayatlamayı önlemek için koyulan ve zehir içeren poşetleri ayıklamaya bile tenezzül edilmeden.

1600 köpek nerede? Önce ormana atılıyor sonra itlaf ekiplerince zehirleniyorlar. Beykoz ormanlarına yolunuz düşerse onları otoyolda şaşkın bir şekilde sağa sola koşarken göreceksiniz. Yavrular, uyuzlar, yaşlı köpekler...

Yukarıdaki belge Beykoz Belediyesinin kanlı icraatının delilidir.

Fotoğraftaki köpek 31/7/2008 günü Beykoz Riva yolu üzerinde Bozhane mevkiinde bulundu. Barınak köpeklerinden biri olduğu gönüllüler tarafından teşhis edildi. Başından ve vücudundan silahla vurulduktan sonra ormandaki yabani hayvanlar, ya da diğer aç köpekler tarafından parçalanmış.

Beykoz’da itlaf devam ediyor. Herkesin gözü önünde.

Lutfen bu katliama seyirci kalmayın.
Muharrem Ergul +90 533 / 664 70 58, e- mail: mergul@beykoz.bel.tr

MASSACRE IN BEYKOZ CONTINUES

You will remember that the Beykoz Mayor Muharrem Ergul had forbidden entrance of volunteers to the Beykoz shelter. The excuse they have given for this was the utterly nonsense lie about the volunteers selling dogs to Europe. The evidence for this accusation was a letter of denunciation sent by Dohayko, a so called animal protection organization.
On that date, there were 2000 dogs living in the shelter and in the forest area behind the shelter. Now there are only 400 dogs in the shelter trying to live in horrible conditions. The forest area is emptied. The shelter has turned out to be a filthy death camp. Animals are fed by bread and water. They don’t even bother to pick up the poisonous bags put in the bread packages to prevent rotting.
Where have the 1600 dogs gone? They are first dumped in forests and then poisoned or shot by gun. If you go to the forests around Beykoz you will see them running around in anguish trying to find their way to a place where they can find food. Puppies, those with mange, old ones that can hardly walk…

The document above is the evidence of Beykoz Municipality’s bloody execution. On it writes” itlaf ekibi” which means: “killing team”.

The dog in the picture above was found in Bozhane district on the road to Riva from Beykoz. The volunteers recognized that it was one of the dogs from the shelter. It was shot from head and body several times and later eaten by wild animals in the forest, or maybe by other hungry dogs.

Massacre in Beykoz is continuing in front of the eyes of everybody.

Please don’t turn your back on this cruelty.

Call Muharrem Ergul on 90 533 / 664 70 58 or e- mail: mergul@beykoz.bel.tr