Thursday, August 14, 2008

MARCUS

Marcus- Markus, one of countless Turkish dogs abandoned in the woods to starve to death.
Marcus- ormanda açlıktan ölüme terkedilen sayısız Türk köpeklerinden sadece birisi



Asağıdaki yazı, Istanbul'da hayvanların maruz kaldığı şiddetle ilgili inceleme yapmak üzere gelen PETA Almanya temsilcisi Magda tarafından PETA bloguna yazılmıştır. Yazının Ingilizce aslı http://blog.helpinganimals.com/ adresinden okunabilir.

The following article was written by Magda from PETA Germany who visited Istanbul to make an investigation about the terror animals are subject to in Turkey. The original article is in http://blog.helpinganimals.com/

MARCUS


PETA Almanya’nın Türkiye sokak hayvanı kampanyası için Istanbul’a yaptığım geziyi düşündüğümde ilk aklıma gelen küçük yavru Markus oluyor. Ona bu ismi Istanbul’daki aktivistler erkek arkadasimin isminden esinlenerek verdiler.
Markus’u Beykoz hayvan barınağına giderken yolda bulduk. Beykoz Barınağını, oradaki terkedilmiş, travma geçirmiş ve aç köpeklerle ilgili korkunç hikayeleri haftalardır bize ulaştığı için biliyorduk.
Küçük yavru Marcus dört aylık kadardı. Orman yolunun üzerinde, medeniyetten çok uzak bir mevkide şaşkınlık içinde dolanıyordu. Büyük bir ihtimalle o, Beykoz ormanlarına atılan yüzlerce köpekten sadece bir tanesiydi. Türk yetkililer, köpek sayısının yüksek oluşunun yarattığı bariz ve yagın problemle mücadele etmek için bu insanlık dışı ve kesinlikle hicbir sonuç getirmeyecek yöntemi seçmişler. Bu hayvanlar hayvan koruma aktivistleri tarafından bulunmazlarsa açlıktan ölüyorlar.


Bu ürkek yavru köpeğe bakmak için arabamızı durdurduk. Markus bir köşeye saklanarak kendisini görünmez kılmaya çalıştı. Yıllardır hayvanlar için mücadele eden ve Beykoz ormanlarına her gün atılan yüzlerce terkedilmiş köpeğe bakan bir aktivist olan Yasemin Baban, onu kucağına aldığında ne kadar bitkin ve zayif olduğunu gördü ve hemen arabaya götürdü. Marcus’un neredeyse vücudunda hiç tüy yoktu ve çelimsiz vücudu yaralarla kaplıydı. Bu görüntü ilerlemis derecede uyuz olduğunun göstergesiydi. Marcus ilk başta arabanın arkasından kaçmaya çalıştı. Endişeliydi. Sonra arabanın bagaşında, yolda rastlanilması muhtemel herhangi bir aç köpek için stoklanmış mamayı görünce fikrini değiştirdi ve küçük patileriyle mümkün olduğü kadar çok mamayı kavramaya çalıştı.

Beykoz Barınağındaki insanlık dışı koşulları görüntülemeğe çalışırken Marcus SHKD adlı hayvan korumacı aktivist grubunun barinağına götürüldü. Bu aktivistler, yıllardır, Robert Smith’in başkanlığında Istanbul’un evsiz köpekleri için mücadele ediyorlar. Çalışmaları, mümkün olduğu kadar çok hayvanı - sokak hayvanı nufusunu azaltmak için tek uzun vadeli ve insani çözüm olan- kısırlaştırmayı hedefliyor. Bu grubun çalışması ve “orman barınağı” aklımda hep bir umut kıvılcımı olarak kalacak.

Yirmidört saat sonra bu barınakta misafirdim. Gelir gelmez, benim küçük öksüzümün güzel ve gölgelik bir alanda, diğer iki kurtarılmış yavruyla birlikte kaldığını gördüm. Onun moralini duzeltmek için ellerimi çırpıp sevgi sözcükleri söylemeyi denedim. Bana kuyruğunu mahcup bir biçimde sallayarak cevap verdi. Yaşadığı bunca şeyden sonra bakışları hala donuktu. Hayatı boyunca bu travmanın etkisini atlatamayacağını düşünerek endişelenmeye başlamıştım ki gözlerinde bir umut ışığı farkettim.
Markus’u SHKD barinağını birakıp eve dönerken üzgün ve hüzünlüydüm. Istanbul’da gördüğüm, köpeklerin yaşamalarına değer tek yer orasıydı. Sokaklarda ve ormanda gördüğüm, hayvan koruma aktivistleri tarafından kurtarılma şansı olmayan onca köpeğe ne olacaktı? Devletin hayvan barınaklarında korkunç koşullarda kalan bunca köpeğe ne olacaktı? Marcus ne olacaktı? Iyileşecek miydi?

Şimdi yeniden Almanya’dayim. Hala Istanbul’da gördüklerimle başetmeye çalışıyorum. Emziremedikleri için yavruları ölen anne köpekler, barınaklarda gördüğüm ve bana boş gözlerle bakan yaşamaktan vazgeçmiş depresif köpekler, ormana atılmış yüzlerce hasta, yaralı, sakat, aç köpek. En çok da, 8 Ağustos Cuma günü hastalığı kurtarıldığı güne kadar çok ilerlemiş olduğu için SHKD barınağında ölen benim Markus’unu düşünüyorum.

Türkiye’deki sokak hayvanlarına yardım etmek istiyorsanız lütfen bulunduğunuz ülkedeki Türkiye konsolosluğunu arayın ve bu konuyla ilgili duygularınızı onlara iletin.

1 comment:

nilaytezsay said...

Yabani hayvanların acılarına tanık oldum ve "YAVRUMU VER AVCI" bestesini yaptım. Ardından sokak hayvanlarımızın itlaf haberlerini aldım, dayanamAdım ve yeni bir beste doğdu. Ölen ve ölmek istemeyen köpeklerin ruhları ilham meleğini başıma dikti. Köpeğim ölmeden önce bu beste için acılı sesini emanet etti. Sıra geldi siz değerli insanların "EVSİZİM" bestesini dinlemesine!!!

http://evsizbirkopegim.blogspot.com/