Wednesday, March 7, 2007

SUÇ DUYURUSU - CRIME DECLARATION





Abana Kaymakamlığı Tarım Ilçe Müdürlüğünün Abana Belediyesine yazdiği bu yazıda referans yapılan 3285 sayılı yönetmeliğin ilgili maddesi sadece kuduz görülen karantina bölgelerinde uygulanmak içindir. Oysa bu yazıda, kuduz karantinasından hiç sözedilmemekte ve sahibinin ismiyle kayıt altına alınmamış tüm hayvanların öldürüleceği ima edilmektedir. Yani, sahipsiz tüm hayvanların yanı sıra kayıt altına alınmamış sahipli hayvanların da itlaf edileceği anlaşılmaktadır. Bu resmi yazi, Hayvan Hakları Yasasına aykırıdır ve bu yazıyı yazan kurum suç işlemektedir.

VE KANUNA AYKIRI ANONS DÜZELTİLDİ

Bugün derneğimize gönderilen asagidaki yazı ile kanuna aykırı anonsun düzeltildiği bildirilmiştir. Bu örnek, sivil toplum örgütlerinin hukuk devletinin oluşmasındaki hayati rolünü göstermesi açısından çok önemlidir. Idareyi kanunlara aykırı icraat konusunda uyaran herkese teşekkür ederiz.




From: ABANA KAYMAKAMLIĞI
To:

Sent: Tuesday, March 13, 2007 3:30 PM
Subject: Sokak hayvanları

Sayın:
Bilge OKAY

İlgi: Valilik Makamı İl Mahalli İdareler Müdürlüğünün 23.02.2007 tarih ve 252.01 960 sayılı
yazıları.

İlgi yazı ve ekinde gönderilen,Celal BAL, Esma DİNMEZER ve Hülya ALPGİRAY 'ın, e-posta yoluyla yaptıkları şikayette; İlçemiz Belediye Başkanlığı hoparlöründen, "sokak hayvanlarının zehirleneceğinden bahisle, hayvan sahiplerinin hayvanlarını sokağa bırakmamalarının istendiği, yapılan anonsla; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun ihlal edildiği, konuya ilişkin kararın ise Kaymakamlık Makamınca verildiğine ilişkin" talepleri üzerine yapılan araştırmada.

Valilik Makamı İl Tarım Müdürlüğünce, İlçe Tarım Müdürlüğüne gönderilen 24.2.2007 tarih ve 586 sayılı "Köpek ve Kedi Sayısı" konulu yazılarında; İl Hayvan Koruma Kurulu Kararı gereğince, köpek ve kedilerin sahiplerinin isim ve soyadlarının yazılarak kayıt altına alınmasının istenilmesi üzerine, İlçe Tarım Müdürlüğünce, Belediye hoparlöründen halka duyurulması amacıyla, İlçe Beledisine gönderilen 05.02.2007 tarih ve 42 sayılı yazıda; "3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliğinden alıntı yapıldığı", İlçe Tarım Müdürlüğünce İlan metni hazırlanmadan yazı olarak verilen duyurunun, Belediye görevlilerince İlçe Tarım Müdürlüğü yazısında yer verilen "…....... yönetmeliğinin 119. maddesinin g fıkrası gereği, şüpheli kedi ve köpeklerin kuduz hastalığına karşı aşılanması mecburidir. Şehirlerde Belediyeler, Köylerde Muhtarlıklar sahipli köpek ve kedilerin kaydını tutar, kayıtlar hükümet veterinerince denetlenir, köpekler üç, kediler altı aylık olduklarında ilk defa aşılanır ve bu aşılar her yıl tekrarlanır. Aşılanan hayvanlar için aşı belgesi düzenlenir, belgesizler öldürülür ve imha edilir" denilmekle, ilgi yönetmelikten alıntı yapılarak hoparlörden okunan, yönetmeliğin son cümlesindeki " Belgesizler Öldürülür ve İmha Edilir" ibaresi, vatandaşlar tarafından yanlış anlaşılmaya yol açmıştır.

3285 sayılı Kanun gereğince hazırlanan yönetmeliğin belirtilen maddesi gereği yapılabilecek işlemlerin,5199 sayılı " Hayvanları Koruma Kanunu" çerçevesinde değerlendirme zorunluluğu olduğundan, konunun hassasiyeti ve vatandaşlarımız tarafından yanlış anlaşılmanın bertaraftı için İlçe Tarım müdürlüğünce yanlış yapılan anons'un düzeltilmesi sağlanmıştır.

Kaldı ki; yürürlükteki Kanunlarla, bu tür bir işlemin Hükümet veteriner hekimi onayı olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir.

İlçemiz, turistik bir ilçe olması sebebiyle, yok denecek kadar az miktardaki sokak hayvanlarına, gerek Kaymakamlığımız gerekse, İlçe Belediyesi ve duyarlı vatandaşlarımız birlikteliğinde sahip çıkılmakta olup, Belediye Başkanlığımızca sahipsiz hayvanların barınmaları sağlanması için, hayvan barınağı yapım çalışmaları sürdürülmektedir.
Bu sebeple hayvanların yok edilmesi söz konusu olmayıp, konu yanlış anlamadan kaynaklanmıştır.

Bilgilerinize arz ve rica ederim.
Abdulmuttalip AKSOY
Kaymakam

CRIME DECLARATION

From: ABANA District Government Agriculture Department

To: ABANA Municipality

‘It is compulsory to vaccinate suspicious cats and dogs against rabies’ according to item number 119 of the Ministry of Agriculture and Village Affairs Protection and Control Department regulation number 3285 for Animal Health. This regulation says ‘Municipalities in the cities and mukhtar in the villages keep records of owned dogs and cats. These records are audited by government vets. Dogs are vaccinated when they reach 3 months of age and cats are vaccinated at 6 months for the first time. Vaccinations should be repeated every year after that. A vaccine record is kept for these animals. Animals without vaccine papers are killed and annihilated’. It is according to this regulation that the ‘Animal Protection Council’ of our city has decided in a meeting headed by the assistant governor Nurettin Ates on 25.12.2006 for the municipalities to keep record of the cats and dogs in the cities.

For this reason, owners of cats and dogs in our district need to be recorded by providing their names and last names and these records need to be completed and sent to the District Agriculture Department by 23.02.2007.


District Governor
Abdulmuttalip Aksoy

In this letter written by the Abana District Government Agriculture Department to Abana Municipality, a reference is made to the regulation no. 3285 in which it says that all animals that are not registered by the name of their owners will be killed. The referred article of the regulation is only applicable when the district is announced to be a quarantine area as a result of the identification of a rabies incident. Whereas, in this official letter, the article is isolated from its content and referred to as a general case. From this we understand that it is planned that all stray animals and owned animals that are not registered will be killed. This letter is clearly in contradiction to the Animal Protection Law and so the institution writing this is committing a crime.

AND TODAY THE ANNOUNCEMENT WAS CORRECTED

In the letter we received today as an answer to our post, Mr Aksoy, the Governor of Abana says: “the announcement made on public loudspeakers that all unregistered animals will be killed and destroyed was a mistake made my the Agriculture City Management and was misunderstood by the public. The announcement was corrected, taking into consideration the fact that all operations must be in conformity with the Animal Protection Law.”

We thank everybody who warned the administration about acting in conformity with the law. We think this is a good example showing the crutial role of NGO's in making a state of law.


Friday, March 2, 2007

Belediye Barınaklarında Yapılan Operasyonlar

Neutering Operations at Municipality Shelters

Bu fotoğraflar Istanbul Büyükşehir Belediyesi Alibeyköy Barınağında çekilmiştir.
Kısırlaştırma operasyonlarının artık karın altından çok küçük bir delikten yapıldığı (deligin büyüklüğü endoskopik yöntemdeki kadardır) günümüzde hala bu terk edilmiş yöntemin kullanılıyor olması belediye barınaklarında çalışan veterinerlerin birikimini ve kurumun hayvanlara yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır.

Bu yöntemin terkedilmiş olmasının nedeni başarısız olma ihtimalinin yüksek olması ve ameliyattan sonra resimde de görüldüğü gibi ikinci bir pansuman dikişine ihtiyaç göstermesi ve bu nedenle iyileşme süresinin en az 10 gün olmasıdır. Oysa karın altından yapılan yöntemde deliğe dikiş atılmadığı için hayvanın yalama riski yoktur, yara iki gün sonra iyileşir ve hayvanın sıkıntısı biter. Hayvan maksimum 5 gün içinde alındığı yere salıverilebilir.


These photographs were taken at a shelter which belongs to the Istanbul Metropolitan Municipality. The application of this abandoned operation technique instead of the endoscopic one which is widely used by veterinerians today shows the inexperience of municipality veterinaries as well as the inhumane and merciless approach of the municipality towards animals.

The reason for abandoning of the old technique is the low probability of its success and the necessity of making a second dressing stitch as a result of which the recovery period is at least 10 days. Whereas, in the new endoschopic technique, no stitch is needed and the animal recovers in two days and can be released at most in five days.


Tuesday, February 27, 2007

Is this the LAW?

The images you about to see were recorded the 18th of February in Bebek, Istanbul.
A group of policemen proceed to an amazing display of violence and abuse over an innocent and hepless man and his dogs.
The man was begging the police to hit him but not to hit his animals.
The victim is too affraid to even contemplate pressing charges so there is nothing we can do. However, as an animal protection organization, EHDKD, will take the police officers to court for animal abuse and violation of the Turkish Animal Wellfare Law.
As long as the authorities continue displaying such callous disregard for both human and animal rights we, the people of Turkey, will continue protesting and excercising our rights through legal action. Hopefully one day, someone will realize that this type of behaviour cannot be tollerated on a democratic country at the doorsteps of Europe.
These are embarrassing, shameful, barbaric images that every single Turkish citizen must revolt against.



Seyredeceginiz film 18 Şubat 2007’de Istanbul Bebek’te çekildi. Bir gurup polisin, suçsuz bir zavallı adama ve köpeklerine inanılmaz bir şiddet uyguladığını göreceksiniz. Adam, polislere, köpekleri yerine kendisine vurmaları için yalvarıyor.
Bu şiddete maruz kalan kişi, şikayetçi olmaktan korktuğu için onun adına bizim suç duyurusunda bulunmamız mümkün değil ne yazık ki. Ama, bir sivil toplum örgütü olarak, dövülen köpekler adına Türk adaletine başvuracağız ve bu şiddeti uygulayanların cezalandırılmasını isteyeceğiz.
Biz, insanlara ve hayvanlara yönelik şiddeti protesto etmeye ve kanunların uygulanması için adalete başvurmaya devam edeceğiz. Bir hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün olmayan bu utanç verici ve ilkel şiddet uygulamalarına karşı, ülkesini seven, sorumluluk sahibi tüm vatandaşların tavır alması gerektiğine inanıyoruz.

Monday, February 26, 2007

Potibey




http://potibey.sitemynet.com has been built to publicise the legal struggle of a man in defense of his dog. They wanted to kick him out of the flat that belongs to government. Some public servants or breauchrats are given free flats to live by the government. He sued the authorities for this and the court case continues. The web site is written as if the dog Potibey is speaking. Please visit it and drop him a line of support.




Sayın Deniz Sayın köpeği Potibey ile Içişleri Bakanlığı konutlarında yaşıyor. Içişleri Bakanlığı lojmanda köpek beslenemeyeceğine hükmederek tahliye kararı çikardı. Sayın Deniz Sayın, yurutmenin durdurulması için dava açmaya karar verdi.

Lutfen http://potibey.sitemynet.com adresini ziyaret edin, bu haklı ve onurlu mücadeleyi destekleyin.

Sunday, February 25, 2007

A reader's letter - Sayın Okuyucular

Yesterday we received a comment from one of our readers that we feel desserves specific attention and a personal reply as there may be others who may have similar misgivings
Anonymous wrote: So how come in a Turkish country, where your audience should be the Turks (as after all its them you are trying to educate) is this website bilingual? is this how it works in Spain? and how come, only 4 people only left comments and all four are in English.. maybe its not serving the purpose like all others? why should Arif Eker resign? has any one calculated the aftermath? who knows someone who is worse wont come?

Our reply:

Dear Reader,

The blog you are reading is not bilingual but "quatrilingual" as it written not only in Turkish and English but also translated to German and Dutch, you have the links to those translations on the left, under our reader counter that is fast approaching the 41.000 mark.

This website is multilingual because our purpose is a double one, on one hand we are trying to educate the general public about the situation of animal wellfare in Istanbul in the hope the elevate their consciences and prompt them to follow our example, thus taking action against those who are, daily, violating the Turkish Animal Wellfare Law. On the other hand we are leting the world know what is happening here. If this blog was onlywritten in English we would understand your concern, but that, as explained, is not the case. If it was written in Turkish we would be neglecting a wider audience. Some of our readers are influential EU members and foreign animal wellfare organizations who are investing important amounts of money and resources in animal wellfare issues in Turkey therefore desserve and request to be informed. English, German and Dutch are languages spoken in countries where people care about this issue, countries that Turkey wishes to join in a fraternal club. There is no version in Chinese or Arabic for exactly the opposite reasons.

Most Turkish NGO's (non-governmental Organizations) publish bilingual websites, this is not exclusive of NGO's but of Business and Tourism Promotion Organizations. The aim should be to translate this blog to as many languages as possible.The question is not to wether to translate it to english, but to try to translate it to as many languages as possible. I am sure any NGO will agree with this point.

Your message implies that the changes in this Turkish nation must come from within, and we agree with you wholeheartedly, but they will only come once combined action from both within and outside is applied. We are doing both. I dont think this is the forum to explain you the role of international supervision in today's interrelated economies and political systems.

People leave comments sometimes, others they dont. That is the nature of the game. We are not trying to collect comments here we are after improving visibility and moving consciences. In newpaper blogs entirely in turkish sometimes people dont leave any comments either. It just depends as well on how that particular post is promoted. Also, we are sure in some cases people are so embarrassed for what I see that they have nothing to say, they are rendered speechless... this is precisely the reason why in our earlier post, the Trailer of Ghosts of the City everyone rushed to comment, because they know we are combining both approaches in a genuine effort to solve the problem.The carrot and sticks policy is a very old one in International Affairs, the moment you only give carrots the donkey becomes complacent and just will not move.

As for someone worst to come after Arif Eker.. well, it is possible, but there was also the possiblity of someone worst coming after Hitler and he was removed, someone worst coming after Nixon and he was impeached, a worst system coming after Appartheid but the system was abolished, Kohl, Aznar, Berlusconi... the list is long, there is no justification for corruption or ineptitude in a European democracy. And Turkey is, today, a democracy, there is no question of that.

Mind you, there was also the possibility of someone coming after Clinton.. and yes.. the world got someone much worst.. twice!

Our goal is not only to remove Arif Eker from his post. Our goal is to make the Istanbul Municipality and the public understand that there is a solution to the Stray Dog issue and that this solution is the correct implementation of Neuter and Return. Arif Eker is, unfortunately, not the man to implement such program.

Your comment implies a certain level of nationalism, one that is very worrying in today's turkish context. The problem of the treatment of stray dog is not just a problem of the turks. This is a matter of humanity and decency. We are not trying to bring down the nation here, we are just a growing group of mostly Turkish people that have grown tired of seeing institutional cruelty around them. Our only goal is to improve the country where we live, the country we love.

To use a quote by Ataturk: Our great ideal is to raise our nation to the highest standard of civilization and prosperity.

If you want to engage in an academic debate about civil society and animal wellfare we are more than open to and your questions will be answered in this blog.

Many thanks for your continous interest in our work.

Kind regards

EHDKD



Sayın Okuyucular,

Blog’umuza bırakılan bu mesajı fırsat bilerek genel politikamızla ilgili açıklama yapma ihtiyacını duyduk.

Mesajda, hedef kitlemizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğu hatırlatılarak, neden yazıları birkaç dilde yayınladığımız soruluyor.

Evet ilgi alanımız Türkiye’dir ve amacımız Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddeti engellemek, Hayvan Hakları Yasasının doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamak, yasaya ve insan vicdanına aykırı uygulamaların durdurulması için bilinç oluşturmaktır. Diğer yandan, bu mücadele Türkiye’nin özel bir meselesi ile ilgili değildir. En masum ve çaresiz olan hayvanlara yapılan zulumle ilgilidir. Bu nedenle de bizim gibi düşünen tüm ülke vatandaşları bu mücadelede bizim yanımızda taraftır ve hayvanlara yönelik şiddete karşı tavır alma, bize destek verme hakkına sahiptir. Ayrıca, bugün artık dünya ulus devlet sınırlarının çoktan aşıldığı global bir bütündür. Dünya vatandaşlarının, temel haklarla ilgili konularda hassasiyetlerini bildirme hakları vardır. Hatta temel hakların ihlalini engellemek amacıyla kurulmuş uluslararası kurumlar vardır; Avrupa Insan Hakları Mahkemesi gibi, Insanlığa Karşı Işlenen Suçlar Uluslararası Mahkemesi- International Criminal Court- ICC-- gibi. ICC Milosevic’i ülkesinden alarak savaşta işlediği suçlardan dolayı yargılamıştır.

Arif Eker’in görevinden alınması ile ilgili talebimize, “ya daha kötüsü gelirse” diye yaklaşmak ise sivil mücadeleden hiçbirşey anlamamaktır. Arif Eker Istanbul Büyükşehir Belediyesi veteriner işleri müdürü olarak bugünkü kısırlaştırma uygulamalarından sorumlu kişidir. Uygulama Hayvan Hakları Yasasına aykırı bir biçimde devam etmektedir. Toplanıp, kısırlaştırılan hayvanlar yerlerine bırakılmak yerine, uzak ormanlara atılarak telef edilmektedir. Biz bir sivil toplum örgütü olarak, uygulamanın kanuna uygun bir şekilde yapılmasını ya da sorumlu kişinin değişmesini istiyoruz. Türkiye çoğulcu demokratik bir ülkedir ve sivil toplum örgütlerinin görevi, halkın vergileriyle maaşları ödenen ve kamuya hizmet etmek için görevlendirilmiş kamu çalışanlarının görevlerini kanuna uygun bir biçimde yapmalarını denetlemektir. Hiçbir sivil toplum örgütü “ya daha kötüsü gelirse” korkusuyla sorumluluktan kaçamaz. Hedefimiz, kanunu doğru bir biçimde uygulayacak, sivil toplum örgütleriyle dialog ve işbirliğine açık, çağdaş ve sorumluluk sahibi kamu görevlileri işbaşına gelinceye kadar yanlış uygulamaya karşı yasal mücadeleyi sürdürmektir.

Bu ve benzer mesajlar, ne yazık ki Türkiye’nin son günlerde içinde bulunduğu yükselen ırkçılık trendinin hayvan hakları mücadelesine bir yansımasıdır. Bu konuda tartışmanın platformu burası olmadığı için sadece şu kadarını hatırlatmak isteriz: Hayvanların ırkı yoktur. Hayvanlara yönelik şiddet bir insanlık suçudur. Biz ülkemizi sevdiğimiz için Türkiye’deki bu utanç verici uygulamanın durdurulmasını istiyoruz.

"Büyük hedefimiz, milletimizi en yüksek medeniyet seviyesine ve refaha ulaştırmaktır. " Ataturk

Saygılarımızla,

EHDKD




Thursday, February 15, 2007

Ghosts of the City (Trailer) Şehrin Hayaletleri ( Fragman)

It is with pleasure that we launch the trailer of the new documentary produced by EHDKD, explaining the situation of the stray dogs of Turkey, the necessity to implement a nation wide program of sterilization of both stray animals and house pets and ellaborating on issues such as the wrong interpretation of the status of the dog in the Qu'uran, responsible ownership, etc..

Special guests: Hüseyin Hatemi, Kadir Çöpdemir, Müjde Ar, Orhan Gencebay, Baba Zula and many others.

Narrated by Müşfik Kenter

Directed by Mert Başaran.

For Media enquiries please contact: info@evsizhayvanlar.org



EHDKD tarafından yaptırılan dokumanter filmin fragmanını sizlere sunmaktan gurur duyuyoruz.

Film Türkiye'deki sokak köpeklerinin yaşadıkları ile ilgilidir. Filmde, sokak köpeklerinin yanı sıra sahipli köpekleri de kapsayacak, yurt çapında yaygın ve etkin bir kısırlaştırma seferberliğinin başlatılmasının gerekliliği vurgulanmakta, sorumlu sahiplendirme ve Kuran'a göre hayvan sevgisinin önemi anlatılmaktadır.

Özel konuklar: Hüseyin Hatemi, Kadir Çöpdemir, Müjde Ar, Orhan Gencebay, Baba Zula ve diğer birçokları

Seslendirme: Müşfik Kenter
Yönetmen: Mert Başaran

Filmin yayınlanması ile ilgili sorularınız için: info@evsizhayvanlar.org

Wednesday, February 14, 2007

Miracle



This one doesn't need much
explanation...

Here you have it Arif. You and
AIG did this to him, sterilized him and abandoned him in the forest half dead. We found him and saved his life.


The slideshow is called Cowardice.

Wonder why?






Tuesday, February 13, 2007

Torture in Denizli - Denizli’de İşkence



The city is clean and modern. Most turkish families lived in Europe before returning to Turkey. What happened? The desperate situation of street animals in this city has shocked the Turkish media sector. Daily, dogs and cats are found tortured by unknown people and taken to hospitals by animal lovers. In most of those cases the doctors have had to practice euthanasia on the animal to spare him unnecesary suffering. " We are here to sterilize street dogs in order to reduce the stray population, but lately we are swamped with animals that come to us tortured in the most unbelieveble ways so we are not able to perform our job any longer. The clinic is full of those poor dogs and cats. The Turkish government is obliged, by law to find those people and apply sanctions, people in the neighbourhood should protect animals instead of allowing this to happen.
A well known psychiatrist commented briefly on the situation in Denizli, " Today is animals, tomorrow human beings. This short of mentally ill individuals won't stop here..."

For further information and syndication of this broadcast please contact: cornelia@dha.com.tr



Yukarıdaki iki fotoğraf Doğan Haber Ajansından Ferah Işık tarafından Denizli'de çekildi ve dün gazetelerde yayınlandı. Bunlardan biri boynuna kapı gibi tahta geçirilmiş bir çoban köpeği, diğeri ise ayağına işkence teli bağlanmış, kafasına ise çivili sopa ile vurulmuş ve ölmek üzere olan bir kedi fotoğrafı.

Bağbaşı beldesinde resimde görüldüğü gibi bulunan zavallı hayvanlar Denizli Belediyesi ekipleri tarafından Pamukkale Üniversitesi Sokak Hayvanları Kliniğine getirilmişler. Veteriner Karen Özel " kliniğimize çok sayıda işkence görmüş hayvan geliyor... Üstelik her gün.. Bir kısmını tedavi edip iyileştiriyoruz, çoğu da bu kedi gibi sakat kalıyor ve ölüyor... İnsanlar bu kadar acımasız olmamalı..." , diyor.



* * *

"Sen düşünme , ben düşünürüm senin yerine; daha doğrusu, biz düşünüyoruz sizin yerinize ..." , diyen resmi veya gayri resmi dizi fabrikatörleri! " Sen ağlama, ben ağlarım senin yerine", diyen şarkı fabrikatörleri! İlk stajlarını sokaktaki hayvanlar üzerinde yapan geleceğimizin kahramanları, yarınlarımızın habercileri! Ey toplum mühendisleri, sistem mimarları! Ve ey bütün öğretmenler! Şunları da kulak ardı etmeyiniz:

Birincisi: kediler, sokak kedisi veya ev kedisi olmak üzere iki sınıfa ayrılmazlar; ev kedisi olarak veya sokak kedisi olarak doğmazlar; sokaklarda veya evlerde doğarlar ama sonradan ev veya sokak kedisi olurlar.

İkincisi: Bebekler de doğarken katil olarak doğmazlar; yetişme ve yetiştirme şekline göre sonradan olurlar. Merhametle ve merhametli yetiştirilmezlerse hem anne baba için, hem akrabalar için, hem çevre için, hem devlet için, hem millet için, hem her rejim için, hatta bütün bürokratik oligarşiler için, hatta her çeşit komitacılar için bile tehlikeli olurlar. Hem de kedi ve köpeklerin hiç olmadıkları kadar...

Üçüncüsü: Köpekler ve kediler de can sahipleridirler. İki gözleri, iki kulakları, ağız ve burunları, mideleri vardır. Çok güzel gözleri vardır. Görürler, koklarlar, duyarlar, hissederler, anlarlar... Ruhları yoktur ama yürekleri vardır. İnsanın düşmanları değildirler. Hatta çoğu yakından daha dostturlar. Canları yandığında bağırmayı, yalvarmayı bilirler; sevgilerini belli etmeği, kızgınlıklarını belli etmeği bilirler. Ama onların dilini öğrenmek çocuklukta başlar. Hiçbir kedi ya da köpek insan kadar tehlikeli değildir. Hatta aslan bile en fazla insanı parçalar; ama insan insanın hem ruhunu, hem kalbini, hem kendini öldürür, sevgisini yok eder, beynini karartır, ayaklı ceset yapabilir...

Dördüncüsü: Daniel Picouly'nin dediği " Fikirler çocuklar gibidirler; onlara sahip olmak yetmez, onları yetiştirmek gerekir" sözünü doğumdan hemen sonra anne-babaya bebekle beraber vermek gerektiği gibi fikirleri bir birini boğmak için dizayn etmemelidir. "Çocuğuna sahip çıkamayan millet kediye köpeğe mi sahip çıkacak?" sorusuna, " Kediye köpeğe sahip çıkamayan bir millet kendi çocuğuna hiç sahip çıkamaz" şeklinde cevaplamalı ve bunun niçinlerini iyi tahlil etmelidir.

Beşincisi: Benjamin Disraeli'nin " Bir ülkenin kaderi halkının eğitimine bağlıdır" sözünü, bir Hint atasözü olan " Senin ipin kısaysa, derin diye kuyuya kızma!" sözünü ;

Altıncısı: André Malraux'nun " kültür miras kalmaz, kazanılır" sözünü , Arnold J.Toynbee'nin " Medeniyetler katledilmez, ancak, intihar ederler" gibi sözleri de senaristlere, reklamcılara, dizayncılara, bulutlar üzerlerine düşmesin diye gökyüzüne kalın kalaslar dikmeye uğraşanlara, doğuştan gelen ve sonradan olan farklılıkları kabullenmek istemeyenlere, gözleri kapalı olup ta dünyayı karanlık zannedenlere, kendi bacağını vuranlara, önce neyin korunmasını bilmeyenlere hatırlatmak gereklidir.



* * *



Büyükler için, yetişkinler için bir not daha var yüzlerce yıl önce yazılmış: anne leyleğin sözü... Hani bir evin kiremitli çatısına yuva kurmuş anne leylek yavrularına yiyecek getirmeğe gittiğinde, mahallenin çocukları bu yuvadaki yavru leyleklere taş atarlarmış... Onlar da annelerine bu çocukları şikayet ederlermiş. Anne leylek de " ... sabır yavrularım, sabır...onların hepsi kötü çocuklar değildir... biz yakında bol güneşli, sıcak iklimlere gittiğimizde o acımasız çocuklar üşüyecekler, sizler üşümeyeceksiniz...." demiş. Ama bir yavru leylek : " bütün ceza bu mu? Başka ceza vermeyecek miyiz onlara? " diye sormuş. Anne leylek de, onlara unutamayacakları bir ders vereceklerini söylermiş.

- anneciğim, nedir bu ders? , diye sormuşlar..

Anne leylek şöyle demiş:

- Leyleklerin çocuklara kardeş getirdikleri gölü göstereceğim size. Oradan çocuklara birer kardeş alıp döneceğiz. Ama kötü niyetli çocuklara kardeş getirmeyeceğiz. Onlar da buna üzülecekler ve böylece cezalarını almış olacaklar...., demiş.

Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen'den kısa bir masal özetiydi bu ...

Kedi köpek boğazlayan çocuklarını leyleğin getirmediğini bilen, bu zokayı yutmayan, bu akıl dışı yalana şeyiyle gülen büyükler için...

Dr. Faruk Turan

Monday, February 12, 2007

BGD

It is with enourmous joy that we are embedding this presentation today. It was not, for a change, made by us, this is the work of another animal welfare organization, BGD (Shelter Volonteers Association). They are doing a great job in increasing awareness of the stray dog situation in Turkey.

Now our suggestion to them is to join the legal fight against the killer municipalities, the assassins that are shaming this country.

Congratulations. Keep on the good work. Thank you on behalf of the animals.




Bu kez hayvan hakları için mücadele eden bir başka derneğin, BGD'nin (Barınak Gönüllüleri Derneği) hazirladiği bu filmi size sunmaktan mutluluk duyuyoruz. BGD'yi, Türkiye'deki sokak hayvanlarının durumuyla ilgili bilinç yükseltici çalışmalarından dolayı kutlarız.

Sizleri, sokak hayvanlarını öldürmeye devam eden belediyelere karşı verdiğimiz hukuk mücadelesine katılmaya davet ederken, yaptığınız çalışmalardan dolayı tebrik eder ve hayvanlar adına teşekkürlerimizi sunarız.

Sunday, February 4, 2007

Çocuklara ’öldürmeyi’ öğretiyorlar... They are teaching children to kill


Today, Sunday February 4th, Bekir Coskun, the editor of Hurriyet, the largest circulation newspaper in Turkey, published this harrowing article. We believe it is worth reading and reflecting upon its content.
Turkey is at the crossroads, not only on animal welfare issues. It is time for the nation to choose a path, prosperity and development guided by humane principles or to be continue asserting those well-known prejudices it is fighting so hard to shake. EHDKD

Translation of the column by Bekir Coskun:

Goldi carried his own water and food bowl, leash in his mouth. When it was time for vaccination, he went to the Veterinary Medical Center, himself, with the vaccination certificate in its mouth.
Yesterday, the veterinarians that use to take care of him were crying.
Because Goldi was killed.
Not only Goldi, recently, in many districts of Ankara, Municipalities have been committing mass murders.
In Oran district, that night, 40 dogs were lost.
As our beloved friend, Deniz Biliroglu, has reported, the owners found some of them lying dead on the snow. The rest were lost. The murderers had collected the corpses of the rest.
Goldi was found, dead, in the garden of his own house.
Members of Parliament, higher bureaucrats, live in that district. That is, those who have issued the Animal Protection Law and are responsible for its implementation.
I continue asking: In Turkey every day, blood is being shed. People are continuously killing each other.
Would those criminals with guns in their hands had grown up without love if they have had a dog or a cat when they were children?
Wouldn't a kid, friends of animals that cannot talk be more able to communicate with fellow humans once he grew up?
Isn't loving a bird, a cat or a dog the first lesson to love, to protect and not to mistreat a living soul?
If you show children that killing is a way of establishing peace and comfort, how will the spilling of blood be stopped in this country?
How will murder, death, terror, ever stop?
Children, the owners of Goldi and other dogs and cats have been crying for days. Some of them are still looking for their lost friends in the streets of Ankara.
This is how the stories of murder, cruelty, merciless lack of respect for life begin. Here is how the murderes, the criminals, the people with knifes grow up.
The grown ups are telling children that killing is not bad, can't you see that?
I cannot help remembering Goldi, who was more conscious than the grown ups. He is waiting in front of the door, with the vaccination card in his mouth.

Thursday, February 1, 2007

Illegal Dog Fights in Turkey



Barely a day passes without someone approaching us with news of dogs poisoned by municipalities, or dropped in remote locations by Arif Eker and his barbaric team or some other horrible case of animal cruelty.

This video is just an example of the images we are bombarded with daily. This illegal dogfight took place in Kayramanmaras in Anatolia. The spectators bet on whose dog will die first. The loosing dog was not given veterinary care and was left to die after the fight was over.

Illegal animal fights are usual in Turkey and the gendarmerie, responsible to tackle this kind of illegal activities, prefers, in most cases, to turn a blind eye and ignore the situation.

As long as the Turkish government refuses to take action and apply exemplary sanctions this kind of situations will continue, images like this will get out and the world will continue getting the wrong impression about Turkey.

When will the government and the municipalities realize it is in their own interest to deal with these appalling cases of animal cruelty?

We don't want these shameful sights to be a mirror of modern and civilized Turkey. Please protest this cruelty by mailing to:

Prime Minister: bimer@basbakanlik.gov.tr
Ministery of Internal Affairs: bulent.kilinc@icisleri.gov.tr
Local Government of Kayramanmaras: valilik@kahramanmaras.gov.tr
Jandarma Genel Komutanligi: Tel: 0312 215 14 17 Fax: 0312 212 84 63

For further information and licensing of this broadcast please contact: cornelia@dha.com.tr


Neredeyse hergün, bizi arayan insanlar, belediyeler tarafından
zehirlenen, Arif Eker ve ilkel ekibi tarafından uzak bölgelere
atılıp, açlığa ve ölüme terkedilen ve şiddete maruz kalan köpeklerle
ilgili bilgiler veriyor ve tepkilerini dile getiriyorlar.

Bu video, adeta hergün şahit olduğumuz vahşetin sadece bir
örneğidir. Bu kanun dışı köpek dövüşü Anadolu'da, Kayramanmaras'de meydana
gelmiştir. İzleyiciler, hangi köpeğin daha önce öleceğine dair bahse
girmektedirler. Kaybeden köpek tedavi edilmemekte ve dövüş bittikten
sonra ölüme terk edilmektedir.
Türkiye'de köpek dövüşleri kanun dışı olmakla birlikte olağan kabul
edimekte ve bu durumdan sorumlu olan jandarma, çoğu kez, bu vahşeti
görmezlikten gelmektedir.
Türk Hükümeti gerekli önlemleri almadığı sürece bu vahşet devam
edecek, ve bu nedenle dünya ne yazık ki Türkiye hakkında yanlış
izlenimler edinecektir.

Hükümet ve belediyeler, bu korkunç vahşet görüntülerine karşı çıkmanın
yasal görevleri olduğunu ne zaman anlayacaklar?

Bu utanc verici goruntulerin modern ve uygar Turkiye'nin aynasi olmasini istemiyoruz. Lutfen Basbakanlıga, Icisleri Bakanligina ve Kayramanmaras Valiligine yazarak bu vahseti protesto ediniz.

Basbakanlik: bimer@basbakanlik.gov.tr
Icisleri Bakanligi: bulent.kilinc@icisleri.gov.tr
Jandarma Genel Komutanligi: Tel: 0312 215 14 17 Fax: 0312 212 84 63
Kayramanmaras Valiligi: valilik@kahramanmaras.gov.tr

Daha fazla bilgi ve bu filmin yayın hakları ile ilgili olarak aşağıdaki adrese yazabilirsiniz: cornelia@dha.com.tr

Saturday, January 27, 2007

Incompetence

As we pointed out to Mr. Verheugen during our meeting last week, the experience of Osmangazi, in Bursa, is not the norm, but a very remarkable exception.

Municipal shelters are normally run by poorly trained and unmotivated workers, prone to animal abuse and situations like the one we witnessed recently in Kusadasi, where the shelter workers went on holiday and "forgot" to provide water and food for the hundreds of dogs under their care.

The result? the starving and dehydrated animals started attacking and eating each other.

Excuses? Many. Everybody has a excuse... lack of funds, issue low priority in the political agenda, exhacerbated nationalistic tendencies, etc... We are particular dismayed at the usual shrugging of the shoulders followed by: "This is Turkey!... some things will never change".

Whatever it is, events like Kusadasi are, in the end, responsibility the local Mayors that must force abject Municipal officials to fully comply with the law. People like Arif Eker, the Head of the Istanbul Veterinary Department, more worried about keeping their cosy jobs than about solving the stray dog problem, must understand they singlehandedly working towards damaging the image of this wonderful country.

This is Turkey... some things MUST change.



Gecen hafta, Sayın Verheugen ile yapmış olduğumuz görüşmede, Osmangazi, Bursa
tecrübesinin, genel standardlar olmadığını, ancak bariz bir istisna oldugunu ifade etmiştik.

Normal sartlarda, Belediye barınakları eğitim düzeyleri düşük ve motivasyonlari olmayan ve hayvanlara kötü davranmaya temayülü olan işciler tarafından idare edilmektedir ve yakın tarihte Kuşadası barınağında şahit olunan durumda olduğu gibi, barınak çalışanları tatilde olduklarından, kendi gözetimleri altında olan yüzlerce köpeğe su ve yemek vermeyi “unutmuşlardır”.

Sonuç? Aç ve susuz kalan hayvanlar birbirlerine saldırmaya ve birbirlerini yemeye
başlamışlardır.

Mazeretler? Bir çok. Herkesin bir mazereti var….yetersiz fonlar,politik gündemdeki konular arasında önceliğinin çok aşağıda olması, milliyetçi eğilimler vs…Özellikle bizi ürküten genellikle bir omuz silkme ve arkasından gelen şu cümledir: ”Burası Türkiye!...bazı şeyler hiçbir zaman değişmez”.

Her ne ise, Kuşadası’nda olanlar olaylar gibileri, yerel belediye başkanlarının sorumluluğundadır ve konuyu hiçe sayan belediye görevlilerini kanunu uygulamaya zorlamalıdırlar. Istanbul Büyükşehir Belediyesi Veteriner işleri Müdürü Arif Eker gibiler kendi rahat görevlerini kaybetmemeyi, sokak köpeği sorununu çözmenin önünde tutmaktadırlar ve anlamaları lazımdır ki, tek başlarına bu harika ülkenin imajına zarar vermektedirler.

Burası Türkiye… bazı şeyler değişmek ZORUNDA.

Sunday, January 21, 2007

Impossible is nothing



European Commission Vise President Gunter Verheugen and his wife Visited the Exemplary Animal Rehabilitation Center Established by Orhangazi Municipality in Bursa.


European Commission Vise President Gunter Verheugen, his wife and the president of the German Animal Protection Association Pro Animale, Ms. Wothke visited the Stray Animals Natural Living and Medical Treatment Center established in a forest area of 114.000 sq meters and to serve 4000 stray animals in one year.

This exemplary project has been possible thanks to the cooperation between Orhangazi municipality, Bursa Animal Protection Association, Uludağ University and Pro Animale with the purpose to create a medical centre to treat, neuter and vaccinate stray animals, releasing them to their territory shortly thereafter. The center is a first in Turkey, a true example with facilities, scope and services unique in the country. The center has, in addition to the fully equipped clinics, an auditorium to be used as education center for school children.

Mr Verheugen, in the press conference he gave, after visiting the center, expressed his gratitude to all that have made this project come true and emphasized his wish that this center be an example to be followed by all the other municipalities in Turkey.

Mr. and Mrs. Verheugen adopted a mixed dog during their visit and named her Nili Verheugen and expressed that the dog will be a member of their family from now on.

We congratulate and express our gratitude to all those that have cooperated in making this remarkable project, especially, the major of Orhangazi, Mr. Recep Altepe, The head of veterinary department Mr. Tekin Akış, Prof Dr. Nilufer Aytuğ from Uludağ University, Ms. Zehra Celikol the president of Bursa Animal Protection Organisation and Ms. Johanna Wothke president of Pro Animale.

We hope that this outstanding achievement of the Orhangazi municipality will be an example for the Istanbul municipality and shows the authorities the urgent need to stop the appalling execution of Neuter and release in Istanbul and the criminal actions and atrocities against animals at the hands of Arif Eker, the Head of the Veterinary Department of the Istanbul Municipality, widely reported by media and ourselves lately. We hope this example will show the Mayor of Istanbul the necessity to replace Arif Eker, the biggest obstacle to animal welfare in this country and place in his position a responsible bureaucrat willing to put into practice a civilized and humane solution to the stray dogs problem in cooperation with NGO’s.



Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Sayın Gunter Verheugen ve Eşi Bursa Osmangazi Belediyesinin Kurduğu Örnek Hayvan Rehabilitasyon Merkezini Ziyaret Etti

Bursa Osmangazi Belediyesinin, 114 dönüm ormanlık arazi üzerinde kurduğu, yılda 4000 sokak hayvanına hizmet vermeyi hedefleyen Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Gunter Verheugen, eşi ve Alman Hayvan Koruma Örgütü Pro Animale başkanı tarafından ziyaret edildi.

Osmangazi Belediyesi’nin, Bursa Hayvanları Koruma Derneği ve Uludağ Üniversitesi ile işbirliği içinde ve Pro Animale derneğinin desteği ile gerçekleştirdiği bu örnek merkezde, sokak hayvanlarının tedavi edilip, kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra alındığı yere geri bırakılması hedeflenmektedir. Merkez, tesisleri ile kapsam ve hizmet olarak sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir ilk olma özelliğine sahiptir. Tesiste, tam donanımlı kliniklerin yanı sıra, ilköğretim öğrencilerine eğitim hizmeti vermek üzere bir konferans salonu da bulunmaktadır.

Sayın Gunter Verheugen yaptığı basın toplantısında bu girişimi hayata geçirilmesi için emeği geçen herkesi kutlamış ve sokak hayvanı sorununun çözümü için başlatılan bu örnek uygulamanın Türkiye’nin diğer illerindeki belediyeler için de örnek teşkil etmesini temenni ettiğini vurgulamıştır.

Bay ve Bayan Verheugen merkezi ziyaretleri sırasında melez bir köpeği sahiplenerek Nili Verheugen adını vermişler ve bundan böyle Nili’nin onlarin ailelerinin bir üyesi olduğunu söylemişlerdir.



Biz de, sokak hayvanlarının hayvanların kısırlaştırılp aşılandıktan sonra yerine bırakılması projesini uygulamak için hayata geçirilmiş olan bu örnek merkezin kuruluşunda emeği geçen herkesi, başta Orhangazi Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe, Veteriner İşleri Müdürü Sayın Tekin Akış, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Nilüfer Aytuğ, Bursa Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Sayın Zehra Çelikok, Pro Animale başkanı Sayın Wothke olmak üzere yürekten kutluyoruz.

Orhangazi Belediyesinin bu girişiminin Istanbul için de bir örnek teşkil etmesini, Istanbul’daki utanç verici uygulamaya bir son verilerek benzer bir çalışmanın başlatılabilmesi için mevcut uygulamanın mimarı veteriner işleri müdürü Arif Eker’in görevinden alınarak, yerine Orhangazi’deki gibi soruna uygar ve insani çözümden yana, sivil toplum örgütleriyle işbirliğine açık bir kişinin göreve getirilmesini talep ediyoruz.



Saturday, January 13, 2007

BİRİ BANA ANLATSIN - PRIME TIME JAN 11

The director of EHDKD Deniz Bingol was invited to the program “Let Someone Tell Me” produced by Beyazit Ozturk and Kadir Copdemir at prime time on January 11, 2006. In spite of the limited time allocated, Deniz mentioned the cruelty towards animals carried out by municipalities, our struggle for justice against the municipalities’ practice of dumping dogs to forests after being operated, the importance of the project of neuter and return.
She also emphasized the fact that the main origin of strays is irresponsible animal owners who don’t neuter their animals and let them mate with street dogs.

One of the other quests, Prof. Huseyin Hatemi, gave examples from Mevlana and The Koran emphasizing that animals are as sacred as all living creatures. He declared that the popular belief that angels don’t enter a house where there is a dog has nothing to do with religion and Islam. He said that the story of seven sleepers from The Koran which tells about a dog named Kitmir accompanying seven sleepers who lived in a cage for 300 years prove that The Koran puts a dog in the same status as saints.


Dernek başkanımız Deniz Bingöl, 11 Ocak 2006, akşamı yayınlanan, Beyazıt Öztürk ve Kadir Çöpdemir’in sunduğu, “Biri Bana Anlatsın” adlı programın konuğuydu ve program süresinin de kısaltılmış olması nedeniyle kendisine verilen çok sınırlı konuşma fırsatını kullanarak hayvanlara yapılan zulümden, belediyenin yanlış icraatına karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinden, kısırlaştırmanın öneminden ve sokak hayvanı populasyonunun asıl nedeninin sahipli hayvanların kısırlaştırılmaması olduğundan söz etti. Diğer konuklardan Sayın Hüseyin Hatemi, Kuran’ı Kerim’den ve Mevlana’dan örnekler vererek, hayvanların da bütün canlılar gibi kutsal olduklarını vurguladı. Özellikle, Kuran’ı Kerim’den verdiği Yedi Uyuyanlarla ilgili örnek ile, Kıtmir adlı köpeğin 300 yıl uyuyan azizlere eşlik etmesinin “Köpek giren yere melekler girmez” hurafesini yalanladığını söyledi.



Monday, January 8, 2007

Surreal

The images you are about to watch were shot in Erzurum Ilica District. Ismail Efe, who is the Mayor of Ilıca, started a campaign he named “Bring a Dog and Get 5 ytl”to promote children for collecting stray dogs.





He is proud to say that this way children have collected 225 dogs in one month. The dogs which were collected by children were later dumped out of the city and the major says that “This way Ilica is slowly getting rid of stray dogsThis method of promoting the collection of stray dogs by children is first of all an example of irresponsibility since it is putting children under risk and also making them collaborate a cruel act. On the other hand, it is an open violation of Animal Protection Law. Unfortunately, as long as the executions of this primitive mentality continues, Turkey will never have the civilized image that it deserves.

We condemn these uncivilized, illegal and shameful acts of Mayors who are elected in their position by the people to do public service and are legally responsible for their actions.

Aşağida izleyeceğiniz görüntüler Erzurum Ilıca Beldesinde kaydedilmiştir. Ilıca Belediye Başkanı AKP’li Ismail Efe, halkın sokak köpeklerinden şikayeti karşısında başlattığı “Getir Köpeği Al 5 YTL’yi” adlı kampanya ile, bir ayda 225 köpeğin toplandığını gururla söylemektedir. Köpekler toplandıktan sonra şehir dışına atılmakta ve belediye başkanı bunu “Ilıca böylece köpeklerden kurtuluyor” diyerek gururla savunmaktadır.

Sokak köpeklerinin cocuklar tarafından toplanmasının para ödülü ile teşvik edilmesi her şeyden önce çocukları tehlikeye atan ve yapılan gaddarlığa ortak eden bir sorumsuzluk örneğidir. Diğer yandan, bu icraatla Hayvan Hakları Yasası hiçe sayılarak hayvanlara eziyet edilmektedir. Bu tür çağdışı zihniyetin icraatı sürdükçe Türkiye ne yazık ki hiçbir zaman layik olduğu medeni imaja kavuşamayacaktır.

Halka hizmet etmek için seçimle işbaşına gelen ve halka hesap vermekle yükümlü olan belediye başkanlarını bu tür çağdışı, utanç verici ve kanunsuz icraatlarından dolayı kınıyoruz.